MEHMET ALİ ÇOTAOĞLU YAZDI: TURİZMDE GERÇEKLERİ KONUŞMADAN ROTAYI DÜZELTEMEYİZ

Turizm Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden biri. Ancak her lokomotifin bir fren sistemi vardır; kontrol, şeffaflık ve adalet olmazsa o lokomotif raydan çıkar.
Bugün turizmi büyüten unsurlar kadar, büyümeyi zorlaştıran yapısal sorunları da konuşmamız gerekiyor. Aksi hâlde her sezon aynı döngü içinde kaybolmaya devam edeceğiz.
Bu yazı kimseyi hedef almıyor; ama gerçeği örtmenin kimseye faydası yok.
1. "Sektör Tükeniyor" Demek Bir Abartı Değil: Sorun Artık Sistemik
Turizm çalışanlarının büyük bölümü son yıllarda ciddi bir yorgunluk içinde. Bu yalnızca fiziksel bir tükenmişlik değil; duygusal, zihinsel ve ekonomik bir yıpranma. 2024 sezonunda Antalya’da birçok büyük işletmede çalışan devri (turnover) %40’ın üzerine çıktı. Yani her 10 çalışanın 4’ü sezon tamamlanmadan sektörden ayrıldı.
Bunun sebepleri oldukça net:
- Düzensiz ve yoğun çalışma saatleri
- Mevsimsellik baskısı
- Yükselen yaşam maliyetleriyle uyumsuz ücret politikaları
- Artan misafir yoğunluğunun yarattığı psikolojik baskı
- Destek ve iyileştirme mekanizmalarının eksikliği
Bu koşullarda sürdürülebilir hizmet kalitesinden söz etmek mümkün değil. Bir çalışanı kaybetmek sadece bir insanı kaybetmek değildir; bir markanın hafızasını, kültürünü ve deneyimini kaybetmektir.
2. Transfer ve Ulaşım Hizmetlerinde Belirsizlik: "Kural Var Ama Uygulayan Yok"
Turizmde en riskli alanlardan biri transfer hizmetleri. Her yıl milyonlarca turist taşınıyor; ancak bu alandaki regülasyon eksikliği her geçen gün büyüyor.
- Bugünkü tablo maalesef şöyle:
- Belgesiz ve ruhsatsız taşımacılık hâlâ çok yaygın
- Farklı ruhsatlarla “turistik taşımacılık” kisvesi altında kaçak iş yapanlar arttı
- Şehirler arası uygulama birliği yok: Antalya’da geçerli olan kural İstanbul’da yok; Muğla’da başka, İzmir’de başka
- Misafir mağduriyetleri sosyal medyada sıkça gündem oluyor ancak yaptırımlar caydırıcı değil
Son dönemde sosyal platformlarda paylaşılan yanlış yönlendirme, güvensiz araç ve korsan taşımacılık örnekleri sektörün en büyük risklerinden biri hâline geldi. Transfer güvenliği artık “isteğe bağlı bir kalite” değil; ülke imajını doğrudan belirleyen kritik bir faktör.
3. Fiyat Politikaları: Sektör Kendi Ayağına Sıkıyor
Turizmde kronikleşmiş sorunlardan biri kontrolsüz fiyat rekabeti.
Her sezon aynı döngü yaşanıyor:
- Maliyetler artıyor
- Kur dalgalanıyor
- Firmalar günü kurtarmak için fiyat kırıyor
- Sonra tüm sektör kalite kaybıyla bedel ödüyor
Sonuç açık:
Kalitesiz hizmet → Artan şikâyet → Marka ve destinasyon prestij kaybı → Gelir düşüşü
Bu zincir kırılmadığı sürece turizmde sürdürülebilirlik yalnızca bir temenni olarak kalacak.
Gerçekçi fiyat politikası “ucuzluk” değil, değer üretme vizyonu ile mümkün olur.
4. Dijitalleşme Lafta Kaldığı Sürece Sektör Bu Hızı Taşıyamaz
Birçok işletme hâlâ:
- Manuel operasyon yönetiyor
- Fiyatlandırmayı Excel üzerinde yapıyor
- Misafir verisini toplamıyor ya da analiz etmiyor
- Şikâyet yönetimini sistematik hale getirmiyor
- Dijital haritalama ve rota optimizasyonu kullanmıyor
2024 yılında hâlâ kağıt üzerinde operasyon yönetilen tesisler var.
Bugün dijitalleşme bir tercih değil; var olmanın koşulu hâline geldi.
Misafir beklentileri değişti. Sistemlerin hızlı, veriye dayalı, şeffaf ve dinamik olması gerekiyor.
Türkiye “turizm ülkesi” olmak istiyorsa, teknolojiyi vitrine değil, mutfağa yerleştirmelidir.
5. En Temel Eksik: Güvenilir ve Şeffaf Yönetim Kültürü
Turizmde hâlâ konuşulmayan en büyük sorunlardan biri adalet eksikliği.
- Terfi süreçlerinde belirsizlik
- Değerlendirmelerde subjektif kararlar
- Yönetim ve saha arasındaki iletişim kopukluğu
- Çalışan geri bildirimlerinin önemsenmemesi
Bugün turizmin en çok ihtiyaç duyduğu şey güvendir.
Bir şirkette adalet yoksa:
- Çalışan motive olmaz
- Misafir memnuniyeti sürdürülemez
- Yatırımlar stratejik değil, kriz odaklı olur
Sürdürülebilir turizm ancak sürdürülebilir adaletle mümkündür.
Son Söz: Gerçeği Kabul Etmeden Geleceği İnşa Edemeyiz
Türkiye turizmi güçlüdür ve potansiyeli hâlâ büyüktür. Ancak bu potansiyeli gerçeğe dönüştürmek, ancak sorunları masaya yatırmakla mümkün olur.
Gerçekleri konuşabilen, yapıcı eleştiri yapabilen, çözüm odaklı düşünen, sahadaki insanların sesine kulak verebilen bir anlayış…
Turizmin geleceğini şekillendirecek olan budur.
Bu yazı bir eleştiri değildir; bir çağrıdır.
Çünkü turizm, ancak gerçeğin cesaretle kabul edildiği yerde büyür.
