AHMET TAŞAR YAZDI: "KÜLTÜRÜ YAŞATMAK: TURİZMİN GİZLİ GÜCÜ"

AHMET TAŞAR YAZDI:

Sektörün içinden gelen değerlendirmeler, kültürel mirasın korunması ve turizmle birlikte sürdürülebilir biçimde yaşatılmasının artık yalnızca kamusal politikalarla değil, sahadaki uygulamalarla da şekillendiğini ortaya koyuyor. Konaklama, hizmet sektörü, destinasyon yönetimi ve yerel kalkınma alanlarında görev alan sektör temsilcilerinin deneyimlerinden süzülen görüşlere yer verdiğimiz bu bölümde Ahmet Taşar, turizmin kültürel değerlerle kurduğu ilişkinin güncel ve çok boyutlu bir fotoğrafını sunuyor.

Günümüzde kültürel değerlerin korunması ve sürdürülebilirliği, küresel ölçekte olduğu gibi ülkemizde de giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Kültürel mirasın yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması konusunda; ilgili bakanlıklar, akademik çevreler ve sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla birçok çalışma yürütülmekte ve bu çalışmalar toplum genelinde geniş bir etki alanı oluşturmaktadır.

Son yıllarda ülkemizde kültürel değerlere yönelik farkındalığın arttığı gözlemlenmektedir. Örneğin Antalya’nın İbradı ilçesinde hayata geçirilen Ürünlü Kültür Köyü Projesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi akademisyenlerinin desteği ve Kültür ve Turizm Bakanlığının onayıyla uygulanmış; yerel kültürel varlıkların restorasyonu sayesinde bölge, uluslararası ziyaretçilerin ilgi gösterdiği bir destinasyona dönüşmüştür. Benzer şekilde Seferihisar’ın geleneksel mutfağı, bölgesel gastronomi kimliğini güçlendirerek ülke çapında bir marka hâline gelmiştir. Likya Yolu’ndaki kültürel duraklar, Safranbolu’nun tarihsel dokusu ve diğer pek çok proje de bu sürecin önemli örneklerindendir.

Konaklama sektöründe ise tema günleri ve kültürel etkinlikler gibi planlı operasyonlar, yerli ve yabancı misafirlerin kültürel deneyimlerini zenginleştirmektedir. Türk geceleri, zeytin festivalleri ve bölgesel tanıtım etkinlikleri, kültürel mirasın aktarılmasına katkı sağlamakla birlikte kültürlerarası etkileşime de zemin hazırlamaktadır.

Ayrıca farklı şehir ve ülkelerden gelen çalışanların bu organizasyonlarda bir araya gelmesi, kurum içinde çok kültürlülüğün somut bir şekilde yaşanmasını mümkün kılmaktadır. Bu durum, kültürel çeşitliliğin yalnızca turistik faaliyetlerde değil, çalışma ortamlarında da değer üretmesine olanak tanımaktadır.

Bu açıdan değerlendirildiğinde turizmin yalnızca “bacasız sanayi” olarak tanımlanması günümüz koşullarında yetersiz kalmaktadır. Turizm, kültürlerin buluştuğu, etkileştiği ve karşılıklı olarak zenginleştiği dinamik bir alan hâline gelmiştir. Nitekim kültürel etkileşimin özü, entelektüel bir birikimin ve toplumsal gelişimin temelini oluşturmaktadır.

Etiketler