RECAİ ÇAKIR, "5 YILDIZLI OTELLERİ 3'E BÖLMEK LAZIM: 4+, 5, 5+"

Sianji Group Yönetim Kurulu Başkanı Recai Çakır ile ITB Berlin'de keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Çakır, sosyal medya fenomenliği, yazarlık kariyeri ve yardım faaliyetlerini GM mikrofonlarına anlattı. Türk turizminin geleceği hakkında da ayrıntılı yorumlarda bulunan Çakır, önemli tavsiyelerde ve değişiklik önerilerinde bulundu. Keyifli okumalar... Son dönemlerde turizmciliğin yanına sosyal medya fenomenliğini de eklediniz. Bu kadar çok yönlü olmayı nasıl başarıyorsunuz, bu hep var olan bir özelliğiniz miydi yoksa yeni mi keşfettiniz? YouTube ve Instagram'da yıllardır varım ve mavi tikliydim. 2 yıl önce, otelin arkasındaki çiftlikte bir restoran açtım. Bir kanal açtım, orada 25 sanatçıyla çok güzel programlar yaptım. Önce sohbet ediyoruz, projelerini anlatıyoruz, sonra biraz şarkı söylüyoruz, sonra yemek pişirip yiyoruz. Güzel bir konseptti, 20-30 binden fazla izlenmedi. Müşerref Akay'dan, Gonca Evcimik'e, Selçuk Alagöz'e kadar, ağırlıklı olarak Bodrum'da yaşayan çok değerli sanatçı dostlar geldi. "Ya arkadaş niye bizim bu videolar az izleniyor?" dedim, "1 dakikalık videolar paylaşalım. Sizin çok güzel sözleriniz var. Onları birer dakikada anlatırsınız." dediler. Ben de bir sürüşten gelmiştim, üzerimde Harley tişörtü, spontane olarak "Çek bakalım bir video" dedim. 2 yıl önce, 64 yaşına geldiğimde, "Hayatımı dörde bölmeye karar verdim. Yüzde 25 çalışıyorum, yüzde 25 sevdiklerime ve aileme zaman ayırıyorum, yüzde 25 kendime ve hobilerime zaman ayırıyorum, spor yapıyorum, müzik yapıyorum, yüzde 25 de ihtiyaç sahibi insanlara yardım için koşan derneklerle iş birliği yaparak onlara destek veriyorum" diye bir şey paylaştım. "TikTok'unuz yok. TikTok yapmamız lazım" dedi çocuk, o gün açtı. TikTok'da 1 milyon izlendi bu söyleşi. Kendi Instagram sayfamda 8 milyon izlendi. 'Biz bunu hadi yapalım' dedik ve birdenbire, 2 ay içerisinde takipçi sayısı 253 bine ulaştı.

"KİTABIM 11. BASKIYA GİRDİ"

Kitap evleri peşimden koşmaya başladı, "konuştuklarınızı yazın" dediler. Bu konuştuklarımda baba tavsiyesi var, Mevlana var, kıssadan hisse hikayeler var, bana ait olmayan şeyler var. "Ben bir düşüneyim" dedim. Sonra gençlere atfederek bir kitap yazdım. 'Başarmak zor değil' aslında ama 'Zor değil' ile başladık. O kitap şu anda 11. baskıya girdi. Bu kitapla beraber konferanslar başladı.

"KİMSESİZ KIZ ÇOCUKLARI İÇİN KONSER VERDİK"

Sürekli yurt dışına konferanslara gidiyorum, üniversiteler çağırıyor. TEDx'te konferans verdim, vakıflar yararına da konferanslar veriyorum. Bunun yanında benim 10 yıl önce kurduğum korom var, senede 1-2 konser yapıyoruz. Bodrum'da 3, 4 defa konser verdim, İstanbul'da Büyükşehir Belediyesi'nin en büyük salonlarında biri olan Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda kimsesiz kız çocukları için konser verdik. Hayır işlerine devam ediyoruz, bu arada baktım ki sesim de iyi iş yapıyor.

"ALBÜM ÇIKARMAYA KARAR VERDİM"

Şimdi bir albüm çıkarmaya karar verdim, onu da kimsesiz kız çocuklarına gelir olsun diye bağışlayacağım. Sağ olsunlar Zülfü Livaneli'den, Onur Akın'dan, Ümit Tokcan'dan ve değerli abilerden birer parça aldım. Onları yakında bir albüm haline getireceğim ve insanların beğenisine sunacağız. Her tıklayan, kimsesiz çocuklarımıza yardım etmiş olacak. İşte hayat böyle, sıra değişiyor.

"KRİZLER OLMASAYDI BELKİ 25 BİN ÇALIŞANIM OLACAKTI"

Instagram'dan şu anda 850 bin takipçiye ulaştık. Bu arada da ikinci kitabı yazdım.  Türkiye'nin bir yol haritası aslında, ikinci yüzyılımızda devrim yapmamız gereken bir dönemdeyiz. Yeniden silkelenip, Atatürk'ün kurmuş olduğu cumhuriyeti bir üst düzeye taşıyabilmemiz için her yerde reform lazım. Eğitimde, sağlıkta, altyapıda, iç-dış güvenlikte... Türkiye bir yerlere geldi, bugüne kadar bir şeyler yapıldı ama son 75 yılda siyasetin bazı gitgeleri, siyasi istikrarsızlıklar, ekonomik istikrarsızlıkları getirdi, birçok kriz yaşadık. Bundan 25 yıl önce 1500 çalışanım vardı, işler iyi gitseydi, Türkiye'de o krizler olmasaydı bugün belki 25 bin çalışanım olacaktı.

"KAFAMDA 'MUTLU DÜNYA ZOR DEĞİL' DİYE BİR KİTAP DAHA VAR"

Ülke çok zengin, varlıklarımız fazla, sadece kamu yararına ve herkesin kullanımına açılıp eşit bir şekilde paylaşım olması gerekiyor. Eşit insan hakları, eşit eğitim hakları var. Bu kitabı yazdım, çözümleri de ürettim. Yakında inşallah sizlerle buluşturacağım. Baskı hazır, uygun ortamı bekliyoruz. Belki bu işi yapmak isteyen devlet büyükleri ister, onlarla bir parti programı haline gelebilir. Çok güzel çözümler ürettim çünkü orada 85 ülke dolaşmışlığın faydası var. 35 yıldır araştırmalarım devam ediyor, bu kitap 35 yıldır yazılıyor. 'Mutlu dünya zor değil' diye bir kitap var kafamda, onda da savaşlara son verildiği, tek pasaportun kullanıldığı Dünya Jandarması'nın kurulduğu gibi öneriler yer alıyor. Bunu en çok G8'lerin istemesi lazım, onlar dünyaya en çok silah satan ve dünya ekonomisinin yüzde 80'ini alan bir kesim.

Bir kitap daha var kafamda, 'Huzurlu Dünya' adında, bölünmüşlükler, dinler, mezhepler ile ilgili, 'bunlara hiç gerek yok, düzgün insan ol yeter' mesajını veriyor. Bir de roman var. 5 kitap olacak, ondan sonra bakacağız.

Turizmci olmanız da bütün bu hayat görüşünüzde, 360 derece tecrübe etmenizde büyük fayda sağlamıştır. Tabii ki.

"3 MİLYON YATAK VE DÜNYADA 1 NUMARA OLMAYI KONUŞABİLİRDİK"

Turizm profesyoneli ve yatırımcısı olarak baktığınızda sektörü nasıl yorumluyorsunuz? Sektör, dinamizmi çok yüksek bir sektör. Keşke Türkiye'de krizler olmasaydı, keşke Türkiye'de bir turizm master planı yapılsaydı, Türkiye'nin potansiyeli masaya yatırılıp, neye ihtiyaç varsa büyüyebilseydik. Bugün 3 milyon yatak ve dünyada bir numara olmayı konuşuyor olabilirdik. Çünkü 3 tane imparatorluğun üstünde bulunduğu tarih hiçbir yerde yok, aynı anda dört mevsim yaşayabileceğiniz bir doğa hiçbir yerde yok, aynı zamanda insan gücü. Güler yüzlü Anadolu insanına sahip, evinde yoldan geçen insanı ağırlamaya yeteneği olan bir ülkeyiz. 2 tavuğu varsa birini keser, yoldan geçen insanı yedirir. Ağırlamayı ve insanları mutlu etmeyi seven bir toplumduk, biraz ahlak bozuldu. Dolayısıyla bu özelliklerimizi kaybetmeye başladık. Bunlar korunabilseydi, ahlak korunabilseydi, ekonomik krizler olmasaydı, insanlar çaresizlik içinde ne yapacağını bilmez hale gelmeseydi, bugün arz ve talep dengesini sağlayabilseydik.

"YILDIZLAMA SİSTEMİNDE YANLIŞLIK VAR"

Bence Antalya'da bir müddet yatırımlara ara vermek lazım. Fiyatları belli bir yere getirip, hepsini düzene soktuğumuz zaman orayı açmak lazım. Antalya'da 5 yıldızlı otelleri 3'e bölmek lazım. 4+, 5 ve 5+. Yıldızlama sisteminde yanlış var, bunları daha önce dile getirdim, bir düzenleme yapıldı. 1-2 yıldız Türkiye'de neredeyse yok. 3 ve 4, ağırlık 5 yıldız var. Dünyada 5 yıldız sayısı yüzde 25 iken, bizde  yüzde 75. Şu anda Türkiye'de çok kaliteli 3 ve 4 yıldız şehir otellerine ihtiyaç var. Ben 30 yaşında ilk otelimi açtığımda 300 odalı, 500-600 yataklı bir otel Bodrum'da yoktu. Sonraki açtığım otel aynı metrekare olmasına rağmen daha farklı oldu, Türkiye'de bir açılım yapmak istedim. 2006 yılında, Dünyanın 7 Harikası'ndan biri olan Babil'in Asma Bahçeleri'nden esinlenerek bir butik otel, rezidans projesi ve villa projesi yaptım. Tapu verilemiyordu o zaman, bastırdık, uğraştık. Sadece pansiyonlara tapu veriyorlardı, apartlara tapu verdirdik. 7-8 yıl sürdü. O rüzgarla Bodrum'a zincir markalar girdi. Bodrum'da o vizyonun gelişmesi ilk benim yaptığım işle oldu. İlk turizm alanında kat mülkiyeti kuran ve hala mücadele edip Sianji ismiyle yola devam eden, 15 yıldır işletmesini yaptığım, yatırımını yaptığım ve 12 ay çalıştığım bir konsept var orada. İçine termal suyu da getirdim, pandemiye denk geldi, tam duyuramadık. Bodrum'un tek ve dünyanın en değerli mineral suyuna sahibiz. 12 ay açmak için 3 kapalı yüzme havuzu yapmıştım. Bir tanesine zaten serbest su doldurdum, birine deniz suyu doldurduk, bir tanesi şok havuzu. Çok güzel işler yaptık orada, örnek olduk. 1+1, 2+1, 3+1 rezidansları satın alıyorsunuz. Gelmediğinizde bize veriyorsunuz, işletiyoruz. Böylece malınız değerleniyor, evde bir çalışan gerekmiyor. Haftada 2 gün alışveriş veriyoruz, çarşafımız yıkanıyor, müthiş bir servis. Tamamen all suite oteliz, Bodrum'da değil, Türkiye'de all suite otel kavramı yok. Harika. Buna benzer yenilikler yapıyorum ama yoruldum. İnsanlara daha fazla dokunmak, daha fazla insana ulaşmak, bildiklerimi gençlere aktarmak ve ihtiyaç sahibi çocuklara yardım etmek amacıyla kendimi o işe verdim. O yüzden büyümeyi durdurdum. Sianji'nin altında 4-5 tane marka vardı. Oğlum 2016'daki bombalar patlayınca 'ben gidiyorum' dedi, onlara bırakmıştım tesisi, 13 tane uluslararası ödül almışlardı. Sonra bana devrettiler, 33 uluslararası ödüle çıktı otel ama büyüme politikasını ikinci nesil gelmeyince askıya aldım.

"BENİM KURDUĞUM SİSTEMDE YATIRIM 2 YILDA DÖNÜYOR"

Oğlum Oytun, Dubai'de restoranlar zincirine devam ediyor. 2-3 yılda parayı katlıyor. Burada 15-20 yılda tesislerin yatırımı geri dönmüyor ama benim kurduğum sistemde 2 yılda dönüyor. Yüzde 50'sini otel yüzde 50'sini rezidans yaptığınız zaman sattığınız rezidanslarla finans ediyorsunuz. Türkiye bunu aşmalı, nitelik verme yönetimine bunu koymalı. Apartlara ayrı müstakil tabu verebilme şansı getirdi. O zaman Didim'de dönüşür, Bodrum'daki o kooperatiflerde dönüşür. Denize sıfır bir yığın yerlerimiz var, yeni yer açmaya gerek yok. Yeniden dönüşüm isteniyor, apartlara müstakil tabu verilmesinin önünün açılması halinde turizm farklı bir boyuta gelecek, 12 ay turizm başlayacak. Bodrum'da herkesin evi var, yazlığı var, 12 ay yaşamak isteyecekler. Kültürü, doğayı, sporu, sağlığı buna eklediği zaman 12 ay Bodrum yaşanan hale gelecek. Pandemiden sonra zaten 300 bin olan nüfus 600 bine çıktı.

"ÜLKE HAK ETTİĞİ YERDE DEĞİL"

Ben tek başıma, şövalye olarak 15 yıldır Bodrum'da oteli 12 ay açık tutuyorum. Zarar da etsek en azından personeli tutuyoruz. Az zarar ediyoruz, uçak yok, sorunlarımız var. Bugün ülke hak ettiği yerde değil. Türk Hava Yolları dünyanın her yerine uçuyor, Bodrum'a birkaç sefer koysa herkesin evi var; Kazakların, Azerilerin, Rusların evi var. Belli merkezlerden uçuşun zararı nedir ki? 3 ay denese, inan bana, 2'nci 3'üncü uçuşu açar. Benim ilk yaptığım otel mesela sadece yazlık oteli, kışın orada yaşanmaz. Çünkü kapalı alan yok, tati köyü. Son yapılan otellerin büyük bir bölümü kışlığa hazır, müthiş spaları var. Bir dönüşüme ihtiyaç var ve bizim kapasitemizin yüzde 52'sini kullanıyormuş, yüzde 48 boşluk var. Avrupa bunu yüzde 70-80'lere çıkarmış. Biz de yüzde 70-80'lere çıkarabilsek zaten yüzde 25'lik demek. Kapasitemizin yüzde 50'den fazlası elimizde var. Bu ne demek? Ciromuz 60 milyondan, 90 milyona çıktı zaten, yine yatak yapmadan.

"URFA'YA 100 BİN YATAK LAZIM"

Urfa'da 3 bin yatak var, oraya 100 bin yatak lazım. Bütün dünyaya oraya göstermemiz lazım. 12 bin yıllık bir yer daha buldular, 14 bin yıldan bahsediyorlar, bunlar muazzam servetler. Turizmi çeşitlendirmemiz, dünyayla barışmamız, Avrupa Birliği'ne tekrar yanaşmamız gerekiyor. Bizi ortadoğullaştırmadan vazgeçip batılılaştırmamız lazım. Atatürk'ün dediği gibi, "Yurtta sulh, cihanda sulh." Bütün dünya medeniyetlerine, tüm Osmanlı'nın, Roma'nın, Bizans'ın medeniyetlerini açalım, gelin bu tarihi, doğayı birlikte paylaşalım demesi lazım. Yapacak çok işimiz var, Potansiyelimiz de var. Sadece bizi yönetenlerin bunun farkına varması gerkeiyor, döviz sıkıntısı çekince birkaç yıldır vardılar ama yeterli değil. Daha düzgün bir şekilde masaya yatırılmalı, çok ciddi bir master plan çıkartılmalı, Türkiye'nin potansiyeli tespit edilip, ona göre hamleler yapılmalı. Konuşacak çok şey var.

Image

Etiketler