YUSUF ERDEM: “LÜKS YALNIZCA AYRICALIK DEĞİL, DUYGUSAL BİR BAĞ KURMAKTIR”
Titanic Mardan Palace Genel Müdürü Yusuf Erdem ile otelcilikte sürdürülebilir lüks, dijital dönüşüm, çalışan memnuniyeti ve sektörel öngörüler üzerine konuştuk.
Turizm ve konaklama sektöründe yönetim anlayışı, sürdürülebilir lüks yaklaşımı ve dijital dönüşüm vizyonuyla öne çıkan Titanic Mardan Palace Genel Müdürü Yusuf Erdem, otelcilik alanındaki önceliklerini ve sektöre dair öngörülerini paylaştı. Gastronomiden çalışan bağlılığına, yeni nesil misafir beklentilerinden sektörün geleceğine uzanan bu kapsamlı değerlendirme, lüks segmentte hizmet sunan otellerin dönüşen rolüne dair önemli ipuçları içeriyor.
"MEMNUN MİSAFİR, MUTLU ÇALIŞAN VE SÜRDÜRÜLEBİLİR LÜKS"
Titanic Mardan Palace’ın Genel Müdürlüğü’ne atandıktan sonra öncelik verdiğiniz üç ana unsuru bizimle paylaşır mısınız?
Göreve başladığım ilk günden itibaren üç ana başlık benim için öncelik kazandı: Misafir memnuniyetinde mükemmelliği sağlamak, çalışan mutluluğu ve gelişimiyle çalışan bağlılığını artırmak ve üçüncüsü de sürdürülebilirlik odaklı bir lüks anlayışını kurum kültürüne entegre etmek. Her biri, Titanic Mardan Palace markasının uzun vadeli vizyonuna hizmet eden ve sürekli gelişimi besleyen temel taşlar oldu.
Titanic Mardan Palace’ın “lüks ve ayrıcalıklı hizmet” algısını güçlendirmek için misafir deneyiminde gerçekleştirdiğiniz en çarpıcı şeyler nelerdir?
Her misafirin her an iyi hissetmesi yaklaşımıyla misafirlerimize “kişiselleştirilmiş deneyim” sunmaya odaklanıyoruz. Bu doğrultuda, misafirlerimizin ihtiyaçlarına özel olarak yapılandırılmış Guest Assistant Service hizmetini sunuyoruz. Özellikle süit ve villa kategorilerinde konaklayan misafirlerimiz için özel olarak görevlendirilen bu profesyonel ekip, konaklama öncesinden itibaren tüm detaylarla ilgilenerek deneyimi kişiselleştiriyor. Ayrıca 7/24 hizmet veren çağrı merkezimizle, her an erişilebilir ve çözüm odaklı bir hizmet anlayışı sunuyoruz. Bu yaklaşım, sadece bir hizmet değil; aynı zamanda unutulmaz bir ayrıcalık yaratıyor.
"TURİZMİN ÇEŞİTLENMESİ OLUMLU"
Son yıllarda Türkiye’de turizm çeşitleniyor. Titanic Mardan Palace olarak siz bu trendleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Mesela amatör bir golf oyuncusu olarak, golf turizminin rüzgarını nasıl buluyorsunuz?
Turizmin çeşitlenmesi Türkiye’nin potansiyelini daha etkin kullanması açısından son derece olumlu bir gelişme. Lüks segmentte hizmet veren bir tesis olarak bu trendleri yakından takip ediyor, hatta yönlendirmeye çalışıyoruz. Golf turizmi özelinde bakarsak, Antalya bölgesi bu alanda Avrupa’nın parlayan yıldızı. Ben de bir amatör golf tutkunu olarak bu segmentin büyümesini çok değerli buluyorum. Titanic Mardan Palace olarak golf sever misafirlerimize özel concierge hizmetleri, turnuva iş birlikleri ve özel ulaşım alternatifleri sunarak bu alanı aktif biçimde destekliyoruz.
Titanic Hotels çatısı altındaki Titanic Mardan Palace’ın diğer Titanic Otellerinden ayırt edilmesini sağlayacak en önemli farkınız nedir?
Titanic Mardan Palace, grubumuzun vizyonunu en üst düzeyde temsil eder konumda. Elbette tüm Titanic otelleri kendi segmentlerinde yüksek kalite sunuyor; ancak Titanic Mardan Palace’ın farkı, klasik lüksü modern zarafetle birleştirmesi. Burada misafirlerimize bir otelde değil, adeta bir sarayda konaklıyormuş hissi yaşatmak istiyoruz. Mimari açıdan bakarsanız, Dolmabahçe Sarayı’ndan esinlenerek inşa edilen ana lobimiz, ihtişamlı merdivenleri ve cam tavanlı galerisiyle daha ilk andan itibaren bu farklılığı hissettiriyor. Bununla beraber gastronomi anlamında da 30’un üzerinde restoran, bar ve lounge alanıyla oldukça kapsamlı ve rafine bir mutfak deneyimi sunuyoruz. Klasik “her şey dahil” anlayışını yeniden tanımlayarak ultra-lüks, kişiselleştirilmiş ve her temas noktasında özenli bir yaklaşımla hizmet veriyoruz. Sadece konaklama değil, misafirin ruhuna dokunan, özel hissettiren bütünsel bir deneyim tasarlıyoruz. Kısacası, Titanic Mardan Palace grubumuzun içindeki en rafine ve ikonik duraklardan biridir.
İyi bir mutfağın ve yemek çeşitliliğinin o otelin marka değerinde ve müşteri kitlesinde nasıl bir değişim yarattığını düşünüyorsunuz?
Gastronomi artık bir otelin tamamlayıcı unsuru değil, başlı başına bir seyahat motivasyonu haline geldi. Titanic Mardan Palace olarak bu farkındalıkla hareket ediyoruz. Özgün mutfak konseptleri, dünya çapında tanınmış şef iş birlikleri ve yerel üreticilerden alınan malzeme odaklı menüler sayesinde, sadece damaklarda değil, zihinsel hafızalarda da iz bırakmayı hedefliyoruz. Bu yaklaşım hem marka algımızı yukarı taşıyor hem de sadık bir misafir kitlesi oluşturuyor.
Dijitalleşme, yapay zekâ ve sürdürülebilirlik gibi global trendler turizmde önemli. Mardan Palace’ta bu alanlarda hangi dönüşümleri uygulamaya aldınız veya almayı planlıyorsunuz?
Günümüzde dijitalleşme, lüks hizmet anlayışının ayrılmaz bir parçası haline geldi. Biz de bu alanda güçlü adımlar attık. Öncelikle, otelimizin tamamında yüksek hızlı ve kesintisiz Wi‑Fi hizmeti sunarak misafirlerimizin her an bağlantıda kalmalarını sağlıyoruz. Bununla birlikte, 7/24 çalışan Guest Assistant Call Center altyapımızla, misafirlerimizin her an yanlarında olduğumuzu hissettiren bir destek mekanizması kurduk. Yapay zekâ destekli sistemlerle de misafir geri bildirimlerini daha verimli analiz edebildiğimiz, operasyonel kararları daha hızlı alabildiğimiz bir yapıya geçiyoruz. Henüz resmi bir mobil uygulamamız olmasa da bu yöndeki ihtiyaç ve beklentileri göz önüne alarak dijital temas noktalarımızı genişletmeye yönelik çalışmalarımız sürüyor. Sürdürülebilirlik konusunda ise Titanic Mardan Palace, Global Sustainable Tourism Council (GSTC) onaylı bir tesistir. Enerji verimliliği, atık yönetimi, yerel ürün tedariki gibi başlıklarda önemli yatırımlarımız bulunuyor. Misafir deneyimini teknolojiyle zenginleştirirken, çevreye ve gelecek nesillere duyarlı bir hizmet modeli oluşturmayı öncelikli hedefimiz olarak görüyoruz.
"HİZMET KALİTESİNDE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÖNE ÇIKIYOR"
Türkiye otel yatırımcısını ya da işletmecisini en çok zorlayan üç konu sizce nedir? Bu zorluklarla baş etmek için TÜROB, OTDER gibi meslek birliklerine önerileriniz var mı?
Türkiye, turizmde çok güçlü bir potansiyele sahip ve her yıl bu potansiyel biraz daha ileri taşınıyor. Elbette bu gelişimi sürdürülebilir kılmak için sektörün birlikte çalışması gereken bazı temel alanlar var. Bunları birer zorluk olarak değil, öncelikli strateji alanları olarak görüyorum.
Birincisi, turizm insan kaynağının gelişimi. Türkiye genç ve dinamik bir nüfusa sahip; bu da büyük bir avantaj. Ancak bu potansiyelin daha etkin kullanılması, turizm eğitiminin sektörle daha yakın ilişkilendirilmesi büyük değer yaratacaktır. İkinci olarak, hizmet kalitesinde sürdürülebilirlik öne çıkıyor. Misafir beklentileri artık sadece konforla sınırlı değil; deneyim, dijital kolaylık ve kişiselleştirme ön planda. Bu noktada oteller kadar sektörel birliklerin de kaliteyi destekleyici projelerde aktif rol alması faydalı olacaktır. Üçüncü olarak ise, yenilikçilik ve dijitalleşme odaklı yatırımlar. Türkiye turizmi artık sadece deniz-güneş ekseninde değil; sağlık, spor, gastronomi, doğa gibi alanlarda da çeşitleniyor. Bu çeşitliliği besleyecek dijital altyapıların ve ortak veri paylaşım ağlarının kurulması, sektörümüzü daha entegre ve rekabetçi hale getirebilir.
TÜROB, OTDER gibi sektörün saygın kuruluşları bu noktada büyük bir köprü işlevi görüyor. Kamuyla daha fazla iç içe çalışan, bilgi paylaşımını artıran, genç profesyonelleri sektörle buluşturan projeleri önemsiyor ve destekliyoruz. Hep birlikte hareket ettiğimizde, Türk turizmini küresel anlamda çok daha güçlü bir konuma taşıyacağımıza inanıyorum.
Sektörel gelecekle ilgili vizyonunuzu bize anlatır mısınız? 5–10 yıllık dönemde Türkiye’de lüks otelcilikte ne tür değişimler bekliyorsunuz?
Lüks otelcilik artık yalnızca fiziksel konforla tanımlanmıyor. Önümüzdeki 5–10 yılda misafirlerin ruhsal, zihinsel ve çevresel doyumu da lüks tanımının bir parçası olacak. Türkiye’nin bu alanda daha özgün, butik deneyimler sunan, hikayesi olan tesislerle fark yaratacağını öngörüyorum. Titanic Mardan Palace olarak biz de bu dönüşümde lider olmayı, misafire yalnızca ayrıcalık değil, kişiselleştirilmiş ve duygusal bağ kuran bir lüks anlayışı sunmayı hedefliyoruz.