DEMİRAY: “TURİZM, ÇOCUK YAŞLARDA İÇİME İŞLEYEN BİR YAŞAM TARZI”

Image

Dedeman Hotels & Resorts International Yönetim Kurulu Başkanı Ergün Demiray ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. 


Dedeman Hotels & Resorts International, son yıllarda büyüme stratejileriyle dikkat çeken, Türkiye’nin en köklü otel zincirlerinden biri. Markanın bu yolculuğunun arkasında ise otelciliğin her aşamasında deneyim kazanmış bir isim var: Yönetim Kurulu Başkanı Ergün Demiray. Onunla hem kendi kariyer yolculuğunu hem de Dedeman’ın yatırım stratejilerini, sürdürülebilir turizm vizyonunu ve Türk turizmine dair öngörülerini konuştuk.


“İŞİN MUTFAĞINDAN GELDİM”


Dedeman’dan bahsetmeden önce Demiray’a kendi kariyer yolcuğunu sorduk. Ergün Demiray, otelcilik işinin kalbinin attığı birimlere ve görevlere dikkat çekerek Dedeman’da başlayan ve Dedeman’a uzanan hikayesini GM Turizm ve Yönetim Dergisi’ne anlattı.


Davutpaşa Lisesi’ni bitirdikten sonra Anadolu Üniversitesi’nde sırasıyla İşletme ve Uluslararası İlişkiler bölümlerinden mezun oldum. Ardından ABD’de Institute of the American Hotel & Motel Association (AHMA) bünyesindeki sektör odaklı eğitime katıldım. Bu, bana uluslararası otelcilik standartlarını ve müşteri deneyiminin inceliklerini öğrenme fırsatı sundu. Turizm benim için hiçbir zaman sadece bir meslek olmadı. Bu sektör çocuk yaşlarda içime işleyen bir yaşam tarzı. Kariyerime 1987 yılında Dedeman İstanbul’da vestiyer olarak başladım. O zamanlar kimseye kartvizit göstermiyorduk, işimizle tanınıyorduk. Ben de o anlayışla işin mutfağından geldim. Çünkü otelcilik işinin kalbi buralardadır. 


Sonrasında profesyonel yolculuğum Amerika’da kruvaziyer hatlarında yöneticilikten; birçok otel zinciri markasının F&B departmanında başlayan ve yöneticiliğe kadar ilerleyen serüvenim, yeni otel açılışlarında aktif rol oynamaya kadar uzanan görevlerle şekillendi. Conrad, Sheraton, Divan, Rixos, Hilton ve Crowne Plaza gibi uluslararası markaların hem halihazırda faaliyet gösteren hem de açılış sürecindeki otellerinde genel müdür pozisyonunda görev alarak farklı dinamiklere sahip operasyonları yönettim. Bu süreçler bana yalnızca güçlü bir mesleki birikim değil; aynı zamanda farklı kültürlere, sistemlere ve ekip yapılarına uyum sağlama becerisi kazandırdı.


Alshaya Group çatısı altında ise perakende sektöründe edindiğim çok katmanlı yönetim tecrübem müşteri deneyimini 360 derece okuyabilme kabiliyeti kazandırdı. Her kademede biriktirdiğim tecrübe, beni bugün Türkiye’nin en köklü otel markalarından biri olan Dedeman Hotels & Resorts International’ın Yönetim Kurulu Başkanı olarak bu noktaya taşıdı. 


“OTELCİLİKTE SİSTEMİN KALBİ İNSANLA ATAR”

“Bu koltukta oturmak benim için bir makam değil, yılların emeğini, hayalini ve sadakatini temsil eden bir sorumluluk” diyerek kariyer yolcuğunu özetleyen Demiray, çalışma disiplini içindeki hassasiyetlerden de bahsediyor:

Bugün hala bir tesise girdiğimde önce ekip arkadaşlarıma “nasılsınız?” diye sorarım. Çünkü bu işi rakamlarla değil, insanla yaparsınız. Evet otelcilik bir sistem işidir ama sistemin kalbi insanla atar. Liderlik anlayışım da tam olarak burada şekilleniyor. Sahaya uzak değil, sahadan güç alan; çalışma arkadaşlarımızı sadece performansla değil, potansiyeliyle gören bir bakış açısı.

Dedeman gibi bir markanın başında olmak, geçmişten gelen güçlü bir mirası geleceğe taşımak demektir. Bu mirası sadece korumak değil, dönüştürmek de bizim görevimiz. Bu yolculuk boyunca öğrendiğim en kıymetli şey şu oldu: İnsan, ancak dokunduğu hayatlar kadar anlam kazanır. Ben de sadece iyi bir yönetici olmak için değil; insanlarda iz bırakabilmek, içlerinde taşıdıkları ve farkında olmadıkları potansiyeli ortaya çıkarmak, onların kalbine dokunabilmek için çalıştım ve çalışıyorum.

“KISA VADELİ BAKIŞ AÇISI MOTİVASYONUMU ZORLAR”

Kariyerine yüksek bir motivasyonla odaklanan Demiray’a onu motive eden ve motivasyonunu kıran faktörleri sordum.

Beni en çok motive eden şey değişimin kendisi. Turizmde hiçbir gün birbirine benzemez. Her an yeni bir misafir profili, yeni bir beklenti, yeni bir krizle karşılaşırsınız. Ancak bu değişkenlik, aynı zamanda sonsuz bir gelişim alanı sunar. Beni her sabah işe heyecanla bağlayan da işte bu dinamizm. Bugün turizmde lider olmak, sadece otel açmakla değil; bir vizyon koymak, o vizyonu tüm ekibe yaymak ve her koşulda o vizyondan sapmadan ilerleyebilmekle mümkün.

Motivasyonumu zorlayan tek şey ise kısa vadeli bakış açıları. Turizmde günü kurtarmaya çalışan yaklaşımlar, markaların uzun ömürlü olmasının önündeki en büyük engeldir. O yüzden biz Dedeman’da her adımı, 50 yıl sonrasını düşünerek atıyoruz.

DEDEMAN’IN BÜYÜME STRATEJİSİ: YERELDEN KÜRESELE


Son dönemde Dedeman’ın büyüme stratejisinde dikkat çeken adımlar atılıyor. Bu büyümenin temel dinamikleri ve hedeflediğiniz yeni bölgeler hakkında bilgi verebilir misiniz?


Dedeman, Türkiye'nin ilk yerli otel zinciri olarak geçmişten gelen güçlü bir mirasa sahip. Ancak biz bu mirası sadece korumakla kalmıyor, onu büyüterek geleceğe taşıyoruz. Bugün Dedeman markası, Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi; Orta Doğu, Kafkasya, Orta Asya ve hatta Avrupa pazarlarında da aktif büyüme vizyonuna sahip. Artık sadece tesis sayısını artırmak değil, marka çeşitliliğini ve hizmet kalitesini de katlayarak büyütmek bizim hedefimiz.


Yeni otel açılışlarımızda “sadece büyük şehirler” gibi bir ayrım yapmıyoruz. İkincil şehirlerde, sanayi bölgelerinde, kültürel destinasyonlarda, potansiyeli yüksek her lokasyon bizim için stratejik. Çünkü biz sadece turizme değil, bölgesel kalkınmaya da yatırım yapıyoruz. Ayrıca, yeni nesil otelcilik beklentilerini karşılayacak esneklikte; hem iş hem de tatil amaçlı seyahat eden konuklarımıza hitap eden konseptler geliştiriyoruz.


Franchise modeliyle büyüyen ilk yerli otel zinciri olmanız sektörde nasıl bir fark yarattı? Bu modelin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?


Franchise modeline geçerek aslında sektördeki ezberi bozduk. Yıllarca uluslararası zincirlerin tekeline bırakılan bu modeli, bir yerli marka olarak başarıyla uyguladık. Bugün Türkiye’nin dört bir yanında yerel yatırımcılarla ortaklık kurarak hem onların sermayelerini değerlendirmelerine hem de, global standartlarda hizmet sunmalarına katkı sağlıyoruz.


Bu model sadece hızlı büyüme değil aynı zamanda markamızın sürdürülebilirliğini de sağlıyor. Franchise sayesinde girişimci ruhu destekliyor, her bölgenin kendine özgü yapısını markamızla harmanlıyoruz. Önümüzdeki yıllarda halihazırda var olan yurtdışı varlığımızı güçlendirip yeni pazarlara açılarak, Türk otelciliğini küresel düzeyde temsil etmeye devam edeceğiz. Biz Dedeman olarak, “yerelden globale” açılan köklü bir başarı hikayesiyiz ve bu başarıyla Türk otelciliğinin dünyadaki etkisini her geçen gün artırmaya devam ediyoruz.


Dedeman markasının sürdürülebilirlik politikaları ve çevre dostu uygulamaları hakkında neler söyleyebilirsiniz? 


Biz Dedeman Hotels & Resorts International olarak Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini iş modelimizin merkezine yerleştirdik. Özellikle İklim Eylemi (SKH 13) ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği (SKH 5) bizim için yalnızca birer hedef değil, aynı zamanda kurum kültürümüzün yapıtaşları. İklim eylemi konusunda attığımız adımlar, plastik kullanımın azaltılması, karbon ayak izini azaltmaya yönelik aksiyonlarla operasyonlarımızın karbon salınımını üretici ve tedarikçi seçiminden misafir konaklamasına kadar çevresel etkisini azaltmaya odaklanıyor. 

Enerji tüketimimizi düşürmek adına otellerimizde LED aydınlatmaya geçiş yaptık ve Enerji Kimlik Belgelerine başvuru yaptık. Aylık tüketimlerimizin kontrol altına alınması ve verimli enerji kullanımını konularında hassasiyet gösteriyoruz. Tüm otellerimizde enerji verimliliği arttırılması yönünde yatırımlar yapıyor ve karbon ayak izinin azaltılması için uygulamalarımızı ciddiyetle takip ediyoruz. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikası (I-REC) kapsamında belgelenmiş elektrik tüketimini tercih ediyoruz. Ayrıca otellerimizde bulunan ZES elektrikli araç şarj istasyonları ve bisiklet kiralama noktaları ile karbon salımını azaltmayı hedefliyoruz.

Sıfır atık hedefimiz doğrultusunda, atık ayrıştırma sistemleri, gıda israfını önlemeye yönelik mutfak süreçleri ve geri dönüşüm uygulamalarıyla sürdürülebilir turizme somut katkılar sunuyoruz. Bu uygulamaları hizmetin ve ürün hazırlık aşamasından baslayarak hizmet ve ürün sunumu ve sonrasına taşıyoruz. Bunun yanında, hiçbir otelimizde hayvanlar üzerinde test edilmiş ürünler kullanılmıyor; etik üretim ve tüketim ilkelerini titizlikle gözetiyoruz. Atık yönetimi süreçlerimizi ‘sıfır atık’ prensibiyle yeniden yapılandırdık; plastik kullanımını minimuma indirme hedefimizde ciddi adımlar attık ve misafirlerimizi de bu dönüşümün bir parçası yapıyoruz. Yerel ve organik ürünlere öncelik vererek hem karbon ayak izimizi küçültüyor hem de yerel üreticileri destekliyoruz. Tedarik süreçlerimizde yalnızca yerel üreticilerle değil, aynı zamanda etik ve adil üretim yapan ve hayvan refahına duyarlı tedarikçilerle çalışıyoruz. Faaliyet gösterdiğimiz şehirlerde yerel üreticilerle iş birliği yaparak, otellerimizin tedarik zincirinde etik ve yerel kaynakları tercih ediyoruz.  Bu kapsamda Kafessiz Türkiye Platformu’na üyeyiz ve tüm otellerimizde tamamen kafessiz sistemlerden elde edilen yumurtaları kullanıyoruz. 

Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ise samimi ve kararlı bir duruşumuz var. Tüm işe alım ve terfi süreçlerimizde eşit fırsat ilkesine sıkı sıkıya bağlıyız. Kadın çalışan oranımızı yalnızca artırmakla kalmıyor, aynı zamanda kadın liderlerin yükselmesini destekleyen eğitim programları da uyguluyoruz. Özellikle otelcilik gibi operasyonel yoğunluğu yüksek bir sektörde, kadın çalışanların ihtiyaçlarını gözeten uygulamaları hayata geçirmek bizim için büyük önem taşıyor. Örneğin bazı tesislerimizde kreş hizmetleri sunuyor, çalışan ebeveynlerimizi destekliyoruz. Bu girişimimizle ödül bile aldık. 

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından geliştirilen “Yeşil Yıldız” uygulamasına bağlı kalarak, çevreye duyarlı konaklama tesisleri kriterlerini gönüllü olarak yerine getiriyor, bu çerçevede otellerimizi belgelendiriyoruz. Doğayla uyumlu turizmin yaygınlaştırılması adına ekoturizm ve sorumlu turizm ilkelerini benimsiyoruz. Bunun bir uzantısı olarak hayata geçirdiğimiz bisiklet kullanımını teşvik eden projelerimiz, hem misafirlerimizin çevreci alternatiflere yönelmesini sağlıyor hem de kentlerin sürdürülebilir ulaşım vizyonuna katkı sunuyor.

Dedeman olarak, sürdürülebilirliği bir kavram olarak değil, ölçülebilir hedefler ve somut adımlarla tanımlıyoruz. Geleceğin turizminde çevresel ve toplumsal sorumluluğun belirleyici olacağına inanıyor, bu dönüşümün öncüsü olmak için kararlılıkla çalışıyoruz. Biz sadece sürdürülebilir oteller işletmeyi değil, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmeyi amaçlıyoruz. Hem doğaya hem de insana duyduğumuz sorumlulukla hareket ediyoruz.

Otellerinizin bulunduğu bölgelerdeki ekonomik ve sosyal kalkınmaya katkı sağladığınızı biliyoruz. Yerel ekonomilerde nasıl bir etki yaratıyorsunuz?

Her yeni otel açılışımız, sadece bir konaklama tesisi değil aynı zamanda bir ekonomik canlılık noktası anlamına geliyor. Yerel tedarikçilerle çalışıyor, istihdamı öncelikle yerelden sağlıyoruz. 

Bu yaklaşım hem o bölgenin ekonomisini destekliyor, hem Dedeman’ın topluma duyarlı kimliğini güçlendiriyor, hem de markamızın bilinirliği bölgenin tanıtılmasında büyük bir rol oynuyor.  Ayrıca, turistik değeri olan ancak yatırımlardan yeterince pay alamayan bölgelere yönelerek oradaki potansiyeli açığa çıkarıyoruz.

“YAZ TATİLLERİNDEN ÇOK DAHA FAZLASIYIZ”


2025 yılını turizm sektörü açısından değerlendirir misiniz, yorumlarınız neler?


2025, Türk turizmi açısından pek iyi başlamadı ama yıl içerisinde bu dinamiklerde iyileşme yaşanacağını düşünüyoruz. Pandemi sonrası dönemde oluşan yeni seyahat alışkanlıkları artık kalıcı hale geldi. Bireysel seyahatler, kısa süreli kaçamaklar, sürdürülebilir deneyimler ve hibrit seyahat modelleri öne çıkıyor. Türkiye bu yeni normalde çok avantajlı bir konuma sahip: Sadece deniz ve güneşi baz alan yaz tatillerinden çok daha fazlasıyız. Coğrafi çeşitliliği, zengin kültürü, gastronomisi, genç nüfusu ve hizmet kalitesiyle fark yaratabilecek bir ülkeyiz. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta şu: Sadece doğal güzellik yetmiyor. Altyapıyı güçlendirmeli, hizmet standartlarını yükseltmeli, markalaşmaya daha fazla önem vermeliyiz. 


Globalde artan seyahat isteği, Türkiye gibi deneyim zenginliği olan ülkeler için ciddi bir avantaj. Ancak sürdürülebilirlik, güvenlik ve hizmet kalitesi konularında çıtayı daha da yükseltmemiz gerekiyor. Yerli ve yabancı turist profilinde değişimler var; artık daha fazla değer arıyorlar, deneyim istiyorlar. Sektör olarak bu dönüşüme hızlı yanıt verirsek, Türkiye olarak pastadan çok daha büyük bir pay alabiliriz.


Trendler, bakış açıları, alışkanlıklar değişiyor. Bu durum otelcilik anlayışını nasıl etkiledi? 


Bugün artık sadece bir yatak, bir kahvaltı sunarak öne çıkmanız mümkün değil. Misafirler artık markanın hikayesine, değerlerine, deneyim tasarımına bakıyor. Bu da bizden daha esnek, daha dijital ve daha anlamlı bir hizmet anlayışı beklenmesi demek.


Biz de Dedeman olarak bu değişime liderlik etmeyi hedefliyoruz. Teknoloji entegrasyonlarından mimari tasarımlara, sürdürülebilirlikten lokal deneyimlere kadar otelciliği baştan tanımlayan bir süreçten geçiyoruz ve bu süreçte geleneksel misafirperverliğimizi kaybetmeden ilerliyoruz.


“ TURİZM OTELCİLİKTEN İBARET DEĞİL”


Türkiye’nin küresel turizmde daha fazla pay alabilmesi için hangi alanlara yatırım yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?


Türkiye'nin turizmdeki potansiyeli hala tam anlamıyla hayata geçirilebilmiş değil. Bunun önündeki en büyük engellerden biri, sahip olduğumuz zengin destinasyon çeşitliliğinin yeterince tanıtılamaması ve bazı bölgelerde hâlen devam eden altyapı eksiklikleri. Oysa turizm yalnızca otelcilikten ibaret değil; misafir uçaktan indiği andan itibaren deneyim başlar. Havalimanı transferinden şehir içi ulaşımına, yeme-içme kültüründen sosyal yaşama kadar her unsur bu deneyimin ayrılmaz bir parçası.


Bu nedenle kültür, gastronomi, sağlık ve kongre turizmi gibi alanlara daha fazla yatırım yapılması şart. Aynı şekilde, ulaşım ağlarının güçlendirilmesi; ülkemize uzak destinasyonlarda yaşayan ziyaretçilerin Türkiye’deki konaklama sürelerini artırmaya yönelik stratejiler geliştirilmesi; yerel yönetimlerle iş birliği içinde destinasyonların daha profesyonel şekilde yönetilmesi ve bütüncül bir planlama anlayışının benimsenmesi büyük önem taşıyor.

Biz sektör profesyonelleri de bu vizyon doğrultusunda yatırımlarımızı şekillendirirsek Türkiye'nin küresel turizmdeki payı sadece artmakla kalmaz, ülkemiz bu ligde kalıcı ve güçlü bir oyuncu haline gelir.

Etiketler