ATF25’TE TURİZMDE ETİK: YAPAY ZEKÂ ETİK OLUR MU?

ATF25’TE TURİZMDE ETİK: YAPAY ZEKÂ ETİK OLUR MU?

Uluslararası Antalya Turizm Fuarı’nın (ATF25) ikinci gününde düzenlenen “Turizmde Etik, Güvenli Gelecek” panelinde, turizm sektörünün geleceğinde etik ilkelerin, sürdürülebilirlik anlayışının ve yapay zekâ temelli dijital çözümlerin rolü kapsamlı şekilde ele alındı. Panelde hem çevre ve kültürel miras hem de konaklama sektöründe şeffaflık, sivil toplumda gönüllülük ve liyakat ile yapay zekânın etik sınırları tartışıldı.

Panelin oturum başkanlığını Emre Gezgin üstlenirken, konuşmacılar arasında Anex Grup üst düzey yöneticisi ve Skal Türkiye USDF Başkan Yardımcısı Cüneyt Kuru, Von Otelcilik Yönetim Kurulu Başkanı ve Skal Türkiye Federasyon Genel Sekreteri Akın Okyay, Skal Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi ve Ufkunes Travel Seyahat Acentası Kurucusu Ufuk Özkaratay ile Skal Antalya Başkanı ve IDA Consulting Kurucusu Uğursal Uğur yer aldı.

Uluslararası Antalya Turizm Fuarı, 22–23–24 Ekim 2025 tarihlerinde Antalya ANFAŞ Uluslararası Fuar Merkezi’nde gerçekleştirildi. Türkiye İş Bankası ana sponsorluğunda ve Kilit Hospitality Group ana partnerliğinde düzenlenen ATF25, turizm sektöründe etik ve sürdürülebilirlik başlıklarını öne çıkaran oturumlara ev sahipliği yaptı. ATF26, 26–27–28 Ekim 2026 tarihlerinde yine Antalya ANFAŞ Uluslararası Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek.

Emre Gezgin: Etik, ahlak ve meslek etiğinin çerçevesi

Panelin açılışında Emre Gezgin, etik ve ahlak kavramlarıyla meslek etiği arasındaki farkları hatırlatarak tartışmanın teorik temelini çizdi. Etik kavramının kökeninin Yunanca “karakter” anlamına dayandığını, ahlakın ise yaratılış ve huy ifadelerini içerdiğini belirtti:

“Etik, değerler ve prensipler bütünü; ahlak ise daha çok kültüre göre, duruma göre değişebilen, subjektif bir kavram. Meslek etiği, bir meslekte neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirleyen, davranış kurallarını ortaya koyan ve uymayanlara mesleki yaptırımlar uygulanmasını gerektiren bir ilkeler bütünüdür.”

Gezgin, Türkiye’de “turizmde etik” çalışmalarının son yıllarda örgütlü bir zemine taşındığını hatırlattı. İzmir Kent Konseyi’nin 17 farklı STK ile birlikte Türkiye’nin ilk “Turizmde Etik Çalıştayı”nı gerçekleştirdiğini, ardından Bursa Ticaret ve Sanayi Odası ile Skal Bursa iş birliğinde yeni bir çalıştay raporunun yayınlandığını, Kuşadası ve Ankara Skal kulüplerinde de benzer oturumlar yapıldığını anlattı.

Dünya Turizm Örgütü’nün (UNWTO) 1 Ekim 1999’da kabul ettiği, 10 maddeden oluşan “Küresel Turizmde Etik İlkeleri Bildirgesi”ne atıf yapan Gezgin, “Bu ilkeler turizmin toplum ve çevreye olumsuz etkilerini azaltmak ve sorumlu, sürdürülebilir bir gelişimi sağlamak için oluşturuldu” diyerek konuyu uluslararası çerçeveye taşıdı.

Cüneyt Kuru: “Turizm bir ülkenin vitrini değil, toplumun kalbidir”

Emre Gezgin ilk sorusunu Cüneyt Kuru’ya yöneltti; Türkiye Çevre Vakfı’ndaki görevi üzerinden UNWTO etik kodlarının üçüncü maddesinde yer alan “turizmin gelişmesinde tüm tarafların doğal çevreyi koruma yükümlülüğü”nü hatırlattı ve Antalya özelinde görüşlerini sordu.

Cüneyt Kuru, sürdürülebilir turizmin amacını şöyle özetledi:

“Sürdürülebilir turizm, hem çevre hem de toplum üzerinde olumsuz etkileri en aza indirerek yerel ekonomik, doğal ve kültürel mirasın korunmasına, bölge halkının ve ziyaretçilerin yaşam kalitesinin artırılmasına katkıda bulunmayı amaçlar.”

Kemer ve Belek örnekleri üzerinden turizmin çevre üzerindeki etkilerini anlattı. Kemer’in portakal bahçeleri, çam ormanları ve temiz deniziyle bir dönem dünya turizmine örnek olabilecek bir model olduğunu, Belek’in de planlı bir şekilde geliştiğini hatırlattı:

“Belek belli bir programla, belli bir planla doğdu. En kaliteli otellerimiz orada yapıldı. Ama bugün kapasite aşıldı ve su yetersizliği, atıkların denize ulaşması gibi sorunlar baş göstermeye başladı. Bu yüzden yapılan planların bozulmaması, yeni yatırımlar için başka bölgelerin değerlendirilmesi gerekiyor.”

Kuru, turizmin ülke refahındaki rolünü de geniş bir çerçevede ele aldı:

“Turizm, ekonomik, sosyal ve kültürel yönleriyle bir refah ekosistemidir. Refah yalnızca gelir değil, insanın yaşam kalitesi, özgürlüğü ve toplumsal barışıdır. Turizm bir ülkenin vitrini değil, toplumun kalbidir diyorum ben de başkanım.”

Kültürel miras ve Antalya Müzesi vurgusu

Cüneyt Kuru, konuşmasında kültürel mirasın korunmasını da turizmin etik sorumluluğu içinde değerlendirdi. Isparta Müzesi’nin kapatılıp yıllardır açılamamasını örnek vererek, benzer bir durumun Antalya Müzesi için yaşanmaması gerektiğini söyledi:

“Antalya Müzesi’nin bulunduğu yer bir ikondur, bir duraktır. Herkesin bildiği bir yerdir. Sanatsal ve kültürel açıdan sonuna kadar sahip çıkmalıyız, beraber olmalıyız.”

Bu çerçevede turizmin yalnızca ekonomik değil, kültürel sorumluluk taşıyan bir alan olduğunun altını çizdi.

Uğursal Uğur: Yapay zekâ, insan kadar etik

Panelin en çok dikkat çeken bölümlerinden biri, Emre Gezgin’in Uğursal Uğur’a yönelttiği “Yapay zeka etik kurallara uygun mudur, değil midir?” sorusuyla başladı. Gezgin, sabahki bir oturumda dile getirilen “Misafirperverlik kültürü ne kadar gelişirse gelişsin, teknolojinin EQ’nun yerini alamayacağı” vurgusunu hatırlattı ve turizm teknolojilerinin etik açıdan nasıl konumlanması gerektiğini sordu.

Uğursal Uğur, yapay zekâ ile etik arasındaki ilişkiyi şöyle tanımladı:

“Yapay zekâ da bir insan zekâsı ürünü. İnsan olmadan, insanın zekâsı olmadan yapay zekâ yoktu. Dolayısıyla turizmde etik dediğimiz zaman, insan ne kadar etikse aslında yapay zekâ da o kadar etik. Yapay zekâyı nasıl yönlendirirseniz, o şekilde karşılığını alırsınız.”

Uğur, yapay zekânın etik dışı davranışlarını engelleyen hukuki çerçeveye dikkat çekti ve KVKK ile Avrupa’daki GDPR uygulamalarını örnek gösterdi:

“İnsanın eti bozduğu yeri yapay zekâ düzeltiyor. KVKK ve GDPR’ın koyduğu kurallar var. Yapay zekâya bu kuralları komut verdiğinizde, o kuralların dışına kesinlikle çıkmıyor. Özellikle kişisel verileri kullanma ve bunları demografik yapılarla değerlendirerek pazarlamaya, satışa dönüştürme noktasında yapay zekânın çok önemli bir rolü var. Turizm sektörümüzde yapay zekâyı etik biçimde kullanmayı iyi bilmemiz gerekiyor.”

İnternetten “talep numarası”na: Dijital çağda dilin etiği

Uğursal Uğur, internetin turizme entegre olduğu ilk yıllardan bir örnekle dijital sistemlerde kullanılan dilin dahi etik sonuçlar doğurabileceğini anlattı.

2002 yılında kurdukları online sistemden söz eden Uğur, o dönem yaptıkları bir düzeltmeyi şöyle aktardı:

“Üç adımda, 10 saniyede 6 broşür, 1200 ürün satışa geldiğinde müşteriye ‘rezervasyon numarası’ yazmamız gerektiğini düşünüyorduk. Ama bu rezervasyon değildi, sadece talep aşamasıydı. Etik olmadığından bahsedildi. Bu yüzden o ifadeyi değiştirip ‘talep numarası’ yaptık. İnternet teknolojileri işin içine girdiğinde, kullandığımız tek bir kelime için bile çok hassas davranmamız gerektiğini gördük.”

Bu örnek, turizmde dijital süreçlerin yalnızca teknik değil, etik açıdan da dikkat gerektirdiğini ortaya koydu.

Ufuk Özkaratay: “Etik, karşımızdakine ve yaptığımız işe duyulan saygıdır”

Emre Gezgin, UNWTO etik kodlarının altıncı maddesi olan “turizmin geliştirilmesinde tarafların yükümlülükleri” üzerinden bu kez sözü Ufuk Özkaratay’a bıraktı; turizm yöneticilerinin turistlere gidecekleri destinasyon, seyahat koşulları ve konaklama tesisleri hakkında gerçekçi bilgi sağlama yükümlülüğünü hatırlattı.

Ufuk Özkaratay, etik kavramını şöyle tanımladı:

“Etik dediğimiz olay aslında karşıdaki insana duyulan saygıdır, yaptığınız işe duyulan saygıdır. İşinizi severek, isteyerek ve saygı çerçevesinde karşıdaki kişiye veya topluluklara hissettirebiliyorsanız etik kuralları zaten sağlamış oluyorsunuz.”

Gılgamış Destanı’na atıf yaparak, etik tartışmalarının insanlık tarihi kadar eski olduğuna dikkat çekti ve etik ilkelerin yalnızca yurt dışından gelen misafirlere değil, iç pazardaki herkese karşı da geçerli olduğunu vurguladı.

Akın Okyay: Broşürden fiyat politikasına, konaklama sektöründe etik

Panelin konaklama sektörü boyutunda söz alan Akın Okyay, etik ilkelerin oteller için “varlık ve sürdürülebilirlik şartı” olduğunu ifade etti:

“Etik, konaklama sektöründeki işletmeleri ayakta tutabilmek için en önemli unsurlardan biridir. Hem varlığı hem de sürdürülebilirliği açısından söylüyorum. Bir otel, kuruluşundan itibaren verdiği hizmeti yıllar içinde geliştirerek sürdürülebilir kılmak istiyorsa etik kuralları kendisine alfabe edinmek zorundadır.”

Okyay, bunun somut karşılığını otel tanıtımlarındaki şeffaflıkla açıkladı:

“Siz otelinizde bir broşür çıkarıyorsunuz. Bu broşürde otelin tüm aktivitelerini, yeme-içmesini, eğlencesini, fiziksel özelliklerini, konumunu, ulaşılabilirliğini doğru ve şeffaf biçimde beyan etmek zorundasınız. Turist, satın aldığında bunu bire bir yaşamak durumunda. Eğer şeffaf, ahlaklı ve dürüst bir sunum yapılmazsa; verilen sözler yerine getirilmezse sürdürülebilirliğiniz tamamen yok olur, ilerleyemezsiniz, gelişemezsiniz.”

Bu tabloyu destinasyon ve ülke bazında da değerlendiren Okyay, “Türkiye’de ucuz imajı yaratıldığını, halbuki ucuz olmayan otellerin de bulunduğunu” hatırlatarak, “Bu ucuz imajını kırabilmek için etik kurallarının birebir uygulanması gerektiğini” söyledi.

STK’larda etik, gönüllülük ve güven

Panelin son bölümünde Emre Gezgin, sivil toplum örgütlerinde (STK) etik konusunu gündeme taşıdı. Bazı STK’larda hırs, gruplaşma ve liyakatin önüne geçen yaklaşımların kurumların geleceğini olumsuz etkilediğini belirtti ve “Gönüllülükle işleyen yapılarda etik kodların önemi nedir?” sorusunu hem Akın Okyay’a hem Ufuk Özkaratay’a yöneltti.

Akın Okyay, gönüllülük ve güven vurgusu yaptı:

“Neden bir STK’dayız? Mesleğimizle ilgili değer katabilmek için. Bunu gönüllü yapıyoruz ama gönüllü yaparken de öyle hale geldi ki elimizi taşın altına sokmamız gerekiyor. Herkesten bir şey beklemeden, proaktif olarak bunu yapmamız gerekiyor. Bunu yaparken de tüm çalışmalarımızda doğru, adil, şeffaf olmamız; amaçlarımız kadar o amaçlara ulaşmak için nasıl bir yol izlediğimizi de açıkça göstermemiz gerekiyor.”

Okyay, bir STK’nın en büyük sermayesinin güven olduğunu vurguladı:

“Güven bir STK’nın en büyük sermayesi. Bu sermaye kaybedildiğinde en güçlü amaçlar bile anlamını yitiriyor.”

Ufuk Özkaratay ise STK’larda liyakat ve özverinin altını çizdi:

“Liyakat birinci temel prensiptir. Bir STK yaşayacaksa, o işin içinde olan kişilerin bu işe canı gönülden girmesi ve becerilerini ortaya koyması gerekir. Aksi halde bu bir sosyalleşme değil, cemiyetçilik olur. Liyakat, çaba ve özveri en önemli unsurlardır.”

Özkaratay, Maya Angelou’dan yaptığı alıntıyla paneli etik bakış açısıyla özetledi:

“Bir toplumun ihtiyaçlarını etik belirler. Etik, bir nezaket ya da sadece maneviyat meselesi değil; meslek hayatında doğru davranıldığında orta vadede her iki tarafa da maddi anlamda güç veren bir kavramdır.”

Etik, güven ve yapay zekâ aynı denklemde

“Turizmde Etik, Güvenli Gelecek” paneli, turizmde etik tartışmasını yalnızca teorik bir kavram olmaktan çıkararak; çevre, kültürel miras, konaklama sektörü, dijital dönüşüm ve STK yapılanmaları üzerinden somut örneklerle ele aldı.

Konuşmacılar ortak bir çizgide buluştu:

  • Etik, turizmin yalnızca “vitrinini” değil, toplumun kalbini temsil ediyor.

  • Sürdürülebilirlik, etik zemine oturmadıkça gerçek anlamda mümkün değil.

  • Yapay zekâ, insan kadar ve insan yönlendirdiği kadar etik; doğru çerçevelerle kullanıldığında etik ihlalleri azaltma potansiyeli taşıyor.

  • Şeffaflık, doğru bilgilendirme ve verilen sözlerin tutulması hem konaklama sektöründe hem satış tarafında güvenin tek yolu.

  • STK’larda gönüllülük, liyakat ve şeffaflık, sektörün ortak sesini güçlendiriyor.


Etiketler