MEHMET TUNÇ MÜSTECAPLIOĞLU YAZDI: "KÜBA MUTLAKA CASTRO ÖLMEDEN GÖRÜLMELİ"
'Küba mutlaka Castro ölmeden görülmeli'
Demişlerdi, ama Fidel’e yetişemedik.
Küba’nın kahramanı Fidel Castro’nun (1926-2016) vefatından ancak dokuz sene sonra görebildik bu özel ülkeyi.
Herkesin kafasında farklı bir Küba imajı vardır.
Benimki de öyleydi.
Görüp dönenler bambaşka şeyler anlatabilirler.
Okuyacaklarınız, benim kişisel gözlemlerimden, dinleyip okuduklarımdan oluştu.
Dev bir Boing 787 ile yoksul evlerin üzerinden süzülerek Havana’ya konduk.
Gazella-Setur’un ortak organizasyonu ile bir hafta içinde Küba’nın Havana, Trinidad, Varadero adlı şehirlerini gezdik.
Türkiye bir haftada ne kadar gezilip anlaşılırsa, işte biz de Küba’yı o kadar anladık.
Bunun adına şarap tadımı gibi, bir tür ülke tadımı da diyebiliriz.
NEYİN NESİDİR ŞU KÜBA?
Karayipler’de bir adalar ülkesi olan Küba’nın başkenti Havana.
Komşuları;
Kuzeyde ABD ve Bahamalar
Güneyde Cayman Adaları ve Jamaika,
Güney Doğu’da Haiti, Dominik Cumhuriyeti, Batıda da Meksika.
İkinci büyük şehri Santiago de Cuba.
Ülkenin nüfusu 11 milyon civarında.
Nüfusun %65’i beyaz, %25’i Mulatto (Afrikalı-Avrupalı karışımı), %10’u da Afrika kökenli.
İnsanlar doyuramayacakları endişesiyle artık çocuk sahibi olmaya çekiniyorlar.
Küba’dan kaçanların da etkisiyle, nüfus azalma tehlikesi ile karşı karşıya.
Ülkenin yüzölçümü 110.000 kilometre kare.
Para birimleri Peso
1.233 km çevresi ile dünyanın 13. büyük adası.
Adaya ilk Güney Amerika’dan gelmişler.
Guanahatabey, Kiboni, sonra da Tainoslar.
1492’deki İspanyol istilası başlayana kadar nüfus 80-100.000 iken, baskı, sömürü, salgın hastalık, Küba’dan kaçanlar derken 5.000’e kadar inmiş.
Bu egzotik adaların yeni sahipleri tütün, şeker kamışı tarımı için Afrika’dan köleler getirmişler.
1865’de köle ticareti bitince Meksikalı ve Çinli işçilerle üretim ve ticarete devam etmişler.
Şimdilerde de dış ticaretin %80’i tarım ürünlerinden oluşuyor.
Nüfusun %21’i tarımda çalışıyor.
Turizm dışında balıkçılık, hayvancılık da önemli.
Küba’yı ziyaret eden turistlerin çoğu Avrupa Birliği ülkelerinden ve Kanada’dan geliyor.
Çin, Kanada, İspanya, Hollanda önemli ticari partnerleri.
Beyzbol en popüler spor dalı.
Basketbol, voleybol, boks ve atletizmde de iyiler, şampiyonlar yetiştirmişler.
Bilinen yemekleri: ropa vieja (lif lif ayrılmış sığır eti), muz, siyah fasulye, pirinç, Küba ekmeği ve tropik meyveler.
İspanya ve Karaip mutfaklarından etkilenmişler.
Guantanamera adlı klasikleşmiş Latin ezgisi de, devrimci bir kahraman olan Jose Manti’nin bir eseriymiş.
HEMINGWAY SANKİ BİRAZ DA KÜBALI GİBİ
Ernest Hemingway (1899-1961) yaklaşık olarak 20 yıl Küba’da yaşamış, roman yazmış, en çok da kılıç balığı avına çıkarmış.
Nobel edebiyat ödülü sahibi yazar, kendisini Amerika’nın İdaho eyaletindeki evinde daha önce yarışmalara katıldığı silahıyla vurup intihar edince Küba’da sevenleri yas tutmuşlar.
Müdavimi olduğu barlar şimdi popüler mekanlardan.
Havana’da bir çok devrimci gibi Atatürk’ün de bir büstü var.
Gurur duyduk, önünde fotoğraf çektirdik.
Castro 1959’da 400’e yakın firmayı devletleştirmiş.
Devlet şu sıralar takas sistemi ile ticari işler de yapıyor.
Fidel Castro sağlam bir maçoymuş, ama kadınlara fırsat eşitliği de vermiş.
Bilinen 9 çocuğu var. (her kadına kendisinden bir çocuk sahibi olma eşitliğini kastetmedim)
Nazım Hikmet 2 haftalığına Küba’ya da gelmiş.
Ananas, mango, muz gibi tropik meyveleri bol.
Amerika’da baskı altındaki köleler karamsar blues müziğini bestelerlerken, Küba’da göreceli olarak daha iyi bir yaşam sürdüren Kübalı köleler eğlenceli salsayı icat etmişler.
Oteller genel kurmaya bağlı.
Asker otel yönetiminden ne kadar anlarsa işte o kadar iyi yönetiliyor oteller.
Petrolleri var, ama Çinliler işletiyor.
Çıkardıkları petrol kendi ihtiyaçlarına yetmiyor, ithal ediyorlar.
Yabancıların Küba’da mülk edinmeleri yasak.
Mercedes var, ama onu da devlet yönetiyor.
Bu işletme mantığı bizim Oyak Renault işbirliği gibi bir şey olsa gerek.
Fidel pek istekli olmasa da 1992’de turizm başlayınca, halkı denetlemek, kontrol etmek zorlaşmış.
Devletin turizm büroları da var.
Yabancıların harcadıkları döviz genel kurmay başkanlığına gidiyor.
Yılda üç milyon turistin Küba’yı ziyaret ettiği tahmin ediliyor.
Amerika’da 2 milyon kadar Kübalı yaşıyor.
Küba’nın en önemli geliri, Küba dışında yaşayan vatandaşlarının ailelerini yaşatmak için yolladıkları paralar.
MEĞER KÜBA AMMA DA UZAKMIŞ
Yaşım ilerledikçe 12-13 saatlik uçuşlardan pek keyif alamıyorum.
Hele de dönerken THY Venezula’nın başkenti Caracas’a da uğrayınca, 15 saat uçağında oturmak zorunda kaldık.
Gülün dikeni falan diyerek idare etmeye çalışıyorum işte.
Küba’nın içinde gideceğimiz mesafeleri öncesinde araştırmadığım için de, bindik bir alamete gettik Küba’ya.
Bilseydim eğer ne Trinidad’a giderdim ne de Varadero’ya.
Hele Varadero, bizim tatil şehirlerinin kötü bir kopyası gibiydi.
Havana’yı gezip dönmek bana yeter de artardı bile.
KÜBA’YA GİDEBİLİRSİN AMA KÜBA’YA GİDECEĞİNİ BELİRTEMEZSİN?
Gelelim Küba notlarıma;
Önce gezinin para havalesi kaosu ile başlayayım.
Gezinin bedelini Umman’dan, Setur’un verdiği hesaba onların belirttiği üzere dekontun üzerine “Küba gezisi içindir” diye yazdırarak yolladım.
Aradan geçen bir on günün ardından Setur’un yetkilisi paramızın ellerine geçemediğini bankaları tarafından bize iade edileceğini belirtti.
Havale dekontunun üzerinde ambargolu Küba’nın adı geçtiği için parayı kabul edemiyormuş bankaları.
Parayı yeniden bu kez Küba demeden havale etmem gerekiyormuş.
Bu arada parayı kabul etmeyen aracı ya da Türkiye’deki banka, onları bu işlemlerle meşgul ettiğimiz için paramı 300 $ eksik olarak geri yollamış bana.
Saat başı Miami’den Havana’ya uçak kaldıran Amerika, Türkiye’den tur düzenlenmesine izin veren sistem, paramın havale kısmında Küba’nın adı geçiyor diye parayı kabul etmiyordu.
Üstüne üstlük bir de 300 $ haraç alıyordu.
İçimden fesupanallah desem de gitmeye kararlıydık bir kere Küba’ya.
KÜBA GEZEGENİNE HOŞGELDİNİZ
Havana’ya indiğimizde bambaşka bir dünyaya ayak bastığımızı hemen farkettik.
Zaman adeta 60 sene öncesinde durmuş gibiydi.
Amerika, daha o yıllarda Miami’den elli dakikada ulaşabildiği bu güzel ülkeyi, kademeli bir şekilde arka bahçesi haline getirmeye başlamış.
Casino, villa satışları, mafya örgütlenmesi, uyuşturucu, fuhuş derken, ülke küçük bir Amerika olmaya başlamış.
Ta ki güçlü bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Fidel Castro ve arkadaşlarının bu gidişe dur deyişine kadar.
Uzun mücadeleler sonrasında Amerika’nın kuklası olan diktatör Batista Küba dışına kaçmış ve yönetim Castro ve yoldaşlarına geçmiş.
BİRAZ DA TARİHTEN AYRINTILAR
Küba’da farklı yerli kabileler huzur ve barış içinde yaşarlarken, Kristof Kolomb (1451-1506) 1492’de çıkagelmiş.
Ve İspanya Kralı adına bu adaları istemiş, askeri gücüyle de almış.
İspanya 1492-1899 yılları arasında 407 yıl Küba’yı işgal edip sömürmüş.
Onların doğal inançlarını yetersiz bularak hepsini Katolik olmaya zorlamış.
Daha sonra Amerika devreye girmiş, Küba için 10 yıl İspanya’yla savaşıp hem savaşı hem de Küba’yı kazanmış.
Amerika, 01.01.1899’da İspanya’nın yerine Küba’yı sömürmeye gelmiş.
1933’de Batista’yı başa geçirmiş.
1950’lerde komünistlere önderlik eden Fidel Castro, 26.07.1955’de bir hareket başlatarak 56 yıllık Amerikan egemenliğine son vermiş.
PEKİ CHE GUEVARA BU DEVRİMİN NERESİNDE
Arjantinli bir doktor olan Ernesto Che Guevara, (1928-1967) Küba devriminin kilit isimlerinden.
Kendisinden sonra gelen devrimcilerin de sembolü olan Che, bir arkadaşıyla birlikte motosikletiyle çıktığı Güney Amerika turunda, halkın olumsuz yaşam koşullarından etkilenerek onlar için bir şeyler yapmaya karar veriyor.
Fidel’le tanıştıktan sonra da Küba’nın 1957’deki devriminde önemli askeri görevler üstleniyor.
Yeni kurulan sosyalist hükümette Fidel onu bakanlık makamına oturtsa da, Che bir süre sonra bu koltuğu bırakarak bir başka ülkenin, bu kez de Bolivya’nın devrim mücadelesine desteğe gidiyor.
CİA bu kez casuslarının da yardımıyla onun ormandaki yerini belirleyip yakaladıkları anda da infaz ederek Che dönemini, henüz o 39 yaşındayken bitiriyor.
AMERİKAN KİNİ Mİ YOKSA FİL KİNİ Mİ?
Onca yatırım sonrasında Karayip oyuncağı elinden alınan Amerika, 1959 yılında Küba’ya ambargo uygulamaya başlıyor.
Amerika, 1962’de Küba’ya tarihe Domuzlar Körfezi Çıkarması adıyla geçen başarısız bir çıkarma denese de askeri anlamda eli boş olarak dönüyor.
O yıllardan bu yana da, yani 66 yıldır Küba’ya ağır ticari yaptırımlar uyguluyor.
Oysa gereksizce müdahil olup yenildikleri, 360.000 askeri personelinin öldüğü, yaralandığı Vietnam’a karşı hiç böyle istikrarlı bir kinleri yok.
SSCB BOŞ DURUR MU HİÇ?
İşte tam o yıllarda Amerika’nın ezeli düşmanı Sovyetler Birliği Küba’ya kol, kanat geriyor.
Maddi, manevi desteği ile onu hiç yalnız bırakmıyor.
Onlara ya çok ucuza mal temin ediyor, ürünlerini satın alıyor, ya da bolca hibelerle destek oluyor.
SSCB için o yıllarda Karayipler’de sosyalist bir ülke bulmak, çölde altın bulmak gibi güzel bir sürpriz olmalı.
VE SOVYETLER DAĞILIYOR
SSCB’de 74 senelik sosyalizm saltanatı 1991’de sona erince, Küba’ya yapılan yardımlar da birdenbire bıçak gibi kesiliyor.
Herkese eşit fırsat, ücretsiz eğitim, hastane, iş derken sosyalizm felsefesi Küba’da havada asılı kalıyor.
Önünden geçtiğimiz bir stadyumun girişindeki “ya sosyalizm ya ölüm” yazısı da şu sıralarda parasızlıktan soluvermiş.
Fidel ve Che’nin bir çok fotoğrafı da.
Havana’nın deniz manzaralı apartmanları savaştan çıkmış gibi yıpranmış, sıvaları dökülmüş bir biçimde ilgi bekliyor.
Komşu devletlerden Venezuela, Küba’ya bir süre destek verse de, şu sıralar araları biraz limoni.
ÇİN HAVALI PURO TİCARETİ İÇİN DEVREDE
Sosyalizm kardeşliği de bir yere kadar tabii.
Yaptığı işlerin parasını alamayan Çin, bir çok işletmeye (bana göre) çökmüş durumda.
En önemlilerinden biri de puro ticareti.
Küba’da 1.5 milyar dolarlık ticari bir pazarı olan puro satışı şu sıralarda Çinliler’in kontrolünde.
Tıpkı Cumhuriyet’in ilk yıllarında Osmanlı’nın genç Türkiye Cumhuriyetine devreden borçlarını toplamak için kurulan Düyun-ı Umumiye’nin (şimdiki İstanbul Erkek Lisesi binası) doğrudan tütün ve buğday gelirlerine, üretildikleri yerde el koyduğu gibi.
Puronun havası da güzel.
İnsanı birdenbire zengin gösteriyor.
Kalın, uzun ve kahve rengi ile adeta bir statü sembolü.
“Bakın, ben o ezik ve zararı kesin sigaradan nasıl da farklıyım” der gibi.
Dumanı ciğerlere çekilmeden, ağızın içinde şöylece bir gezdirildikten sonra hafifçe dışarıya üfleniyormuş.
Damakta kaliteli, yıllanmış bir kırmızı şarabın tadını da bırakıyormuş.
Öyküsü de sağlam yani bu organik zehirin.
Cohiba içlerinde en bilineni.
“Kübalı kadınlar puroları bacaklarının arasında sarıyorlarmış” özdeyişi palavraymış.
Puro fabrikasını gezdik, gördük, hepsi ellerinde sarıyorlar.
AMA HALK ÇOK MUTSUZ
“Hepimiz eşitiz, kardeşiz, bak doktora, eğitime para falan da vermiyoruz” lafları kulağa iyi gibi gelse de halkın çoğu aç.
Yolda dilenen, kemikleri sayılan çocukları, yaşlıları görünce insan turistliğinden utanıyor.
İş bulabilenler ayda 20-30 $ maaş alıyorlar.
Doktorlar, sanatçıların maaşları ise 50 $ civarında.
Hayat da ucuz değil ki.
Bazı temel gıda maddelerinin bir kilo/litre fiyatları şöyle;
Et: 7 $, Tavuk: 1 $, Süt tozu: 5 $, Balık: 3.5 $, Muz: 1 $, bir koli yumurta 9 $, bir şişe Rom: 15-50 $
Bu arada açık denizde balık tutmak yasak.
Hükümet balıkçıların kaçıp gitmelerinden endişe ediyor.
İstakoz 18 $.
Bir çok ülke için sudan ucuz.
Kübalılar ise istakozu ancak kendileri yakalayabilirlerse yiyebiliyorlar.
Elektrikler sıkça kesiliyor.
Evlerde jeneratör de yok, klima da.
Klimayı bir şekilde edinen insanların, aylık 30 $’ı geçebilen elektrik faturalarını ödeyecek güçleri yok.
O nedenle yüzlerce insan atlet ve pijamalarıyla evlerinin önünde mutsuz yüzleriyle öylece oturuyorlar.
Uzun bir hukuk eğitiminden sonra hakim olan bir kadın, ayda eline geçen 25 $’la geçinemediği için Brezilya’ya gitmiş, orada manikürcülük yapıyormuş.
RENGARENK KLASİK AMERİKAN ARABALARI EFSANE
Küba’da turist olmak, eski zamanlardaki bir Alamancanın köyüne Mercedes’iyle gelmesi gibi havalı bir şey.
1950’li yıllarda üretilen Amerikan arabalarından yetmiş bin kadarı Küba’da.
20-50.000 $ civarında bedelleri varmış.
Saati 30 $’a sürücüsü ile birlikte kiralamak mümkün.
Bomboş Havana sokaklarında, üstü açık pembe geniş bir Chevrolet ile dolaşmanın üstüne yok.
Gerçi, benzin göstergesi çalışmadığı için bizim arabanın benzini birdenbire bitiverince yolda kalıverdik.
O kadar kusur, artık kadı kızında bile olabilir.
SORUN SADECE PARASIZLIK MI?
Küba doğru yönetiliyor mu acaba?
Bunu kibarlığımdan soruyorum.
Çünkü düşüncem hayır.
Gerçi 66 yıllık çok sert bir ambargo yaşanmadan yorum yapmak biraz afaki oluyor.
Bir Rus uçağını düşürdük diye Rusya bize bir süre turist göndermeyince, Antalya bir yılda yamuluvermişti.
Şık mermerli otellerin lobilerinde yüzlerce kara sinek neden önlenemez ki?
Bezgin garsonlar, lezzetsiz yemekler, ruhsuz, soluk, florasan aydınlatmalı havalimanı.
Aynı parayla daha sağlam işler çıkabilir aslında.
Devletin yegane derdi, halkın bir başka izm’e kapılması mı acaba?
MALATYALI MELİSSA VARGAS
Küba asıllı milli voleybolcumuz, tek kişilik takım Melissa (1999), Küba Cienfuegos doğumlu.
Voleybola da orada başlamış.
Yolumuz o şehirden de geçince rehberimizin sayesinde Melissa’nın sade, hanımefendi tavırlı annesi ile de tanışma fırsatı bulduk.
Melissa’nın anneannesinin bakımı dolayısıyla Melissa’nın annesi Küba’da kısıtlı şartlar altında ama kızıyla gurur duyarak yaşıyor.
İLGİHAN ÜNAL
Bu ismi bir yere not edin lütfen.
Kendisi 20 kişilik grubumuzun rehberiydi.
Sadece rehberi değil, aynı zamanda babası, annesi, coğrafya ve tarih hocası, alış veriş danışmanıydı.
Rahatsızlananlara bir akraba şefkatiyle yaklaştı, sabaha kadar başlarında bekledi.
1999 yılından bu yana 125 kez Küba’ya gelen binlerce turiste önderlik etmiş İlgihan bey.
Bir hafta boyunca, çok iyi İspanyolcası’nın yanı sıra, ekibiyle ve bizlerle olan iletişimi başarılıydı.
Seyahatimiz boyunca bizlere doğru zamanlarda yaptığı sakin tonlu anlatımlarıyla, bir tür bilgi şöleni yaşattı.
Kendisinin Gazella Tur’un önemli bir demirbaşı olduğuna inanıyorum.
Umarım onunla bir başka ülkeyi de gezebiliriz.
KÜBA’YA GİDECEKLERE BİR KAÇ ÖNERİ
Sık sık elektrik kesiliyor pek buzlu bir şey tüketmeyin.
Şişeli içecekleri tercih edin.
Yanınızda atıştırmalık bir şeyler getirin, yemeklerde zorlanabilirsiniz.
İnsan bir hafta sevdiği yiyeceklerden uzak kalabilir.
Küba buna değer.
Bavulunuzda muhtemel turistik hastalıklara yararı olabilecek ilaçlar getirin.
İnternet çok zayıf, beklentinizi düşük tutun.
Gece yalnız dolaşmayın, sokaklar karanlık ve güven vermiyor.
Ülkede uyuşturucu sorunu var.
Dilencilerle iletişime girmeyin, onlara sadaka vermeyin.
Gerçi siz de Kanada’dan, Norveç’ten falan gelmiyorsunuz.
Nurtopu gibi kaotik Türkiye cumhuriyetinin vatandaşlarısınız.
Küba size vız gelir tırıs gider.
Kullanmayacağınız giysilerinizi yoksul insanlara rehberiniz aracılığı ile bırakıp armağan edebilirsiniz.
İyi bir servis aldığınızda gönlünüzden koptuğu kadar bahşiş bırakın, bu onların mesleklerine saygı duymalarına katkıda bulunacaktır.
Bir sinek ısırığı ile tehlikeli olabilen Dengi Humması hastalığı tüm Karipler’de olduğu gibi Küba’da da mevcut.
Önleminizi alarak gelin.
Isırılmamaya çalışın.
Haziran ayı Küba’da sıcak bir aymış.
Rahat dolaşılmıyor.
Mümkünse daha serin ayları seçin.
Mutlaka Bueno Vista Social Club’a bir akşam gidin ve Küba’nın 1950’lerdeki ambiyansını, müzik ve danslarını yaşayın.
Haydi, niyeti olanlara hayırlı Kübalar.
Mehmet Tunç Müstecaplıoğlu