İSLAM MEMİŞ POYD YEMEĞİNDE KONUŞTU: "2026 TOPARLANMA, 2030 EŞİK YILI OLACAK"

Image


Finans Analisti İslam Memiş, POYD Geleneksel Öğle Yemeği’nde yaptığı kapsamlı konuşmasında, finansal belirsizlikten altın ve gümüş piyasalarına, ücret paritesinden sermaye yapısına kadar sektörün geleceğini ilgilendiren çarpıcı tespitlerde bulundu. 2024’ü “ciro var, kâr yok” yılı olarak tanımlayan Memiş, 2030’a giden yolda stratejik ortaklık ve yapısal dayanıklılığın önemini vurguladı.

Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği (POYD) geleneksel nisan ayı öğle yemeği, sektörün önde gelen isimlerini bir araya getirdi. Toplantının açılış konuşmasını POYD Başkanı Hakan Saatçioğlu yaparken, toplantıya konuşmacı olarak katılan Finans Analisti İslam Memiş, 2025 yılına ilişkin çarpıcı ekonomik öngörülerde bulundu. Jeopolitik gerilimlerin ve enflasyonun etkisinin giderek derinleştiğini vurgulayan Memiş, “Ticaretle yalnızca ilerleyemeyeceğimizi artık daha net görüyoruz. Ulusların en büyük gücü; bilgi ve güçlü iletişimdir” dedi.

“Doğru bilgi, güçlü öngörüyle birleşmeli”

Açılış konuşmasında POYD Başkanı Hakan Saatçioğlu, sektöre dair değerlendirmelerini şu sözlerle dile getirdi:

“Bizim fiyatlarımız yurt dışında belirli bir noktaya geldi. Dünyadaki ekonomik sıkıntıyı göz önünde bulundurursak, misafirler daha uygun fiyatlı pazarları tercih edecektir. Endişelerimizi azaltmanın en doğru yolu, güçlü öngörülere sahip kişilerle bir araya gelmek. Bu yüzden bugün aramızda olan İslam Memiş’e teşekkür ediyorum.”

“Yeni dünya düzeninde belirsizlik hâkim”

Sözlerine dünya ekonomisindeki kırılganlıklara dikkat çekerek başlayan İslam Memiş, “Artık öngörülemeyen bir dünyada yaşıyoruz” diyerek şu değerlendirmeyi yaptı:

“Sabah kalktığımızda neyle karşılaşacağımızı tahmin etmek güç. Ticaret savaşları mı genişleyecek, bir doğal afet mi yaşanacak, yoksa jeopolitik riskler mi artacak? Bunları yalnızca Allah bilir… belki bir de Trump. Türkiye gibi jeopolitik risklerin merkezinde bulunan ülkelerde bu belirsizlik daha da derinleşiyor.”

“Teknik analizler bile artık yeterli değil”

Son aylarda yaşanan gelişmelerin piyasa analizlerini etkisiz kıldığını belirten Memiş, “Mantık da teknik analiz de zaman zaman yetersiz kalabiliyor. Bu noktada, her sabah işe ve kazanca odaklanmak, enflasyonist baskıya karşı gelirinizi nasıl artırabileceğinizi sorgulamak çok daha önemli hale geldi” dedi.

“Küresel dengeler değişiyor”

ABD Başkanı Donald Trump’ın küresel ekonomi üzerindeki etkisine de değinen İslam Memiş, Amerikan ekonomisini koruma hedefli politikaların dikkatle takip edilmesi gerektiğini vurguladı:

“ABD borsalarında oluşan balonun patlatılması, doların bilerek zayıflatılması gibi hamleler yeni ekonomik dengelerin habercisi. Fed Başkanı Powell faiz indirimi direnci gösterirse bir kriz yaşanabilir ama ben Trump’ın istediğini alacağını düşünüyorum. Çünkü arkasındaki sermaye gücü, uzun vadeli ABD çıkarlarına odaklı.”

“Borsa yükseliyor ama temel soru şu: Gerçek kazanç nerede?”

Konuşmasında sermaye piyasalarındaki yükselişe de değinen Finans Analisti İslam Memiş, dikkat çeken bir soruyla yatırımcılara seslendi:

“Evet, borsa yükseliyor, endeksler konuşuluyor. Ama durup sormamız gereken temel bir soru var: Eğer bu otelin, bu işletmenin kendisi bugün para kazanmıyorsa, ben neden gidip bu şirketin hissesini alayım? Yatırımın özü üretkenliktir. Gerçek kazanç, işletmenin ürettiği değerden gelir. Borsa da ancak bu değerin yansıması olmalıdır.”

“Altına erişim zorlaşıyor, güvensizlik artıyor”

Altın ithalatında son dönemde alınan kararları da değerlendiren Memiş, bu hamlelerin yatırımcı güveni üzerinde olumsuz etkiler yarattığını ifade etti:

“Türkiye’de bu yıl bir kilogram altına, dünya fiyatına göre 5.000 dolar daha fazla ödeme yapıldı. Bu yalnızca fiyat farkı değil, aynı zamanda politikaya duyulan güvensizliğin bir göstergesi. Üstelik 0.25 gram ve yarım gram altınların üretimi yasaklandı, ardından çekili astarlı altınlara da yasak geldi. Bu bir yön gösteriyor. Ve bu yön, güven kaybı anlamına geliyor.”

Devletlerin fiziki varlıklardan hoşlanmadığını belirten Memiş, “Fiziksel varlık; kontrolsüzdür, bağımsızdır. Bu yüzden sistemler hep dijitalleşmeyi, kayıt altına almayı tercih eder. Ama ne kadar yasak olursa, halk o yöne daha çok eğilim gösterir” dedi.

“Kurumsal güven eksikliği derinleşiyor”

TÜİK ve Merkez Bankası gibi kurumlara olan güvenin zedelendiğini vurgulayan İslam Memiş, “Bir kurum veri açıklıyor ama vatandaş buna gülüyor. Bu artık teknik değil, bir itibar krizidir. Güven olmadan ne yatırım olur ne de istikrar sağlanabilir. Devlet ile vatandaş arasındaki bağ yasalarla değil, güvenle kurulmalıdır” ifadelerini kullandı.

“Ekonominin omurgası üreten insanlardır”

Tüm ekonomik araçların teknik düzeyde önemli olduğunu ancak asıl değerin üreten insanlarda yattığını vurgulayan Memiş, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:

“Borsa, döviz, faiz… hepsi birer araç. Ama ekonominin temeli; üreten, risk alan, istihdam yaratan girişimcilerdir. Onlara destek vermeden sadece yasakla ya da faiz politikalarıyla ilerlenemez.”

“Altın bu yüzyılın stratejik cevheridir”

Altının yalnızca bir yatırım aracı değil, aynı zamanda stratejik bir maden olduğunu söyleyen Memiş, önümüzdeki döneme ilişkin şu öngörüleri paylaştı:

“2050’den sonra iklim krizi ve kaynak kısıtları nedeniyle altın üretiminin ciddi biçimde azalacağı öngörülüyor. Bugün merkez bankalarının çılgınca altın toplamasının sebebi de bu. ABD’nin 8.133 tonluk rezervi bir yana, Türkiye’nin 615 tonluk resmi rezervine ek olarak yastık altında 5.000 tonun üzerinde altın olduğunu tahmin ediyorum.”

“Jeopolitik riskler artıyor, altın güvenli liman olmaya devam edecek”

2024 yılının ikinci yarısında jeopolitik risklerin ciddi biçimde artmasını beklediğini ifade eden İslam Memiş, altının ons bazında 3.500 dolara, gram altının ise 6.000 TL seviyelerine çıkabileceğini belirtti:

“Yıl başında ons altında 3.500 dolar, gram altında 4.500 TL hedefi verdim. Henüz dört buçuk ay geçti ve bu seviyelere çok yaklaştık. Bu, piyasadaki baskılanmış hareketin bir göstergesi.”

“Altınla düşün, altınla hesap yapın”

Finansal danışmanlık verdiği şirketlere ve bireylere yönelik somut öneriler de sunan Memiş, sözlerini şu çağrıyla noktaladı:

“Eğer gayriresmî hesaplarınız, stoklarınız, operasyonlarınız varsa; dövizle değil, altınla maliyetlendirin, altınla stoklayın, altınla hareket edin. Çünkü altın bu dönemin değil, bu yüzyılın stratejik cevheridir.”

Altın ve Gümüşte Yeni Dönem: 7/24 Fiziki Erişim Dönemi Başladı

Finans Analisti İslam Memiş, POYD Buluşması’nda dijital finans çözümleri üzerine yaptığı değerlendirmede altın ve gümüş işlemlerine erişimin artık günün her saati mümkün olduğunu vurguladı. “Artık saat gece 12 de olsa, sabaha karşı 3 de olsa fiziki varlıklarınıza ulaşabiliyorsunuz. Çünkü robot kasalar devrede. Özellikle büyük şehirlerde bu sistem 7 yıldır aktif olarak çalışıyor ve yaygınlaşıyor” ifadelerini kullandı.

Bankalara Eleştiri: “Yüksek Makaslar Bir Güven Sorunudur”

Altın ve gümüş alım-satım işlemlerinde bankaların uyguladığı yüksek makas aralıklarına dikkat çeken Memiş, “Defalarca uyardım, bu istismarın önüne geçilmesini istedim. Ancak çözüm üretilmedi. Ben de boş durmadım ve ERP Platformu’nu geliştirdik” dedi.

ERP, İstanbul Altın Rafinerisi iş birliğiyle hayata geçirilen ve tahtakale piyasasına entegre çalışan dijital bir platform olarak öne çıkıyor. Memiş, bu sistem sayesinde vatandaşların cep telefonlarına indirecekleri uygulama üzerinden 7/24 işlem yapabileceklerini ve fiziki teslimatın da tamamen ücretsiz olduğunu vurguladı.

ERP Platformu Nedir?

ERP (Elektronik Rafineri Platformu), İstanbul – Ankara – Rize üçgeninde kurulan bir işlem altyapısı üzerinden çalışan, tahtakale piyasasına doğrudan bağlı, güvenli ve şeffaf bir altın-gümüş ticaret ağı olarak tanımlanıyor. “Bankalardaki 100-200 TL’lik makaslarla alım-satım yapıldığı dönemleri hatırlayın. Bu sadece teknik bir sorun değil, aynı zamanda bir adalet meselesi,” diyen Memiş, sistemin tüm Türkiye’de yaygınlaşacağını duyurdu.

Altın-Gümüş Rasyosuna Dikkat Çekti

Altın ve gümüş yatırımında dikkat çeken bir konuya da değinen Memiş, yatırımcılara altın-gümüş rasyosunu takip etmeleri çağrısında bulundu:

“Bugün 1 kilogram altın, 100 kilogram gümüşe denk geliyor. Bu oran çok yüksek. 2024’te gram altın %50, gram gümüş %52 getiri sağladı. Gümüş sadece yatırım değil, tıp, güneş paneli ve ileri teknoloji sektörlerinde stratejik olarak da çok kıymetli.”

Memiş, rasyonun düşmesiyle gümüş üzerinden risksiz kar elde etmenin mümkün olduğunu belirterek, “1 kilogram altınla 100 kilo gümüş alırsınız. Rasyon 90’a düşerse 10 kilo gümüş kârınız olur. Bu takas sistemiyle para riske edilmeden kazanç sağlanabilir” ifadelerini kullandı.

Konutta Yeni Trend: 1+0 ve 1+1 Daireler

İslam Memiş, finansal değerlendirmelerinin ardından konut sektörüne de dikkat çekti. Artan boşanma oranları ve yalnız yaşam tercihlerinin 1+1 ve 1+0 dairelere olan ilgiyi artırdığına değinen Memiş, “TOKİ artık 1+1 daire üretmeye başladı. Bu toplumun değişen yapısını gösteriyor. 3+1 beğenmeyenler şimdi 1+1’e razı oluyor çünkü yaşam şartları değişti” dedi.

Konutun hâlâ bir yatırım aracı olduğuna inandığını ifade eden Memiş, “Eğer bugün ailenizin giderini karşılayacak pasif bir geliriniz yoksa, paranız olsa bile fakirsiniz. Konut sahibi olmak yalnızca barınma değil, sürdürülebilirlik açısından da önemli bir güvence” değerlendirmesinde bulundu.

“Kripto Piyasası Patladı mı, Yükseldi mi?”

Memiş’ten Eylül-Ekim İçin Boğa Sezonu Öngörüsü

Kripto para piyasasına da değinen Ekonomist İslam Memiş, son dönemde yaşanan dalgalanmalara dikkat çekerek çarpıcı açıklamalarda bulundu. “Kripto öldü dediler, 75.000 dolara gitti. Yetmedi, 85.000 dedik, şimdi 109.000 dolarlardan konuşuluyor. Ama sosyal medya, ekranlar ve influencer videolarında öyle bir gaz verildi ki… ‘Gel zengin ol, akıllı ol, adam ol’ diye bağırdılar. Ve ne oldu? Yine patladı,” dedi.

Altcoin tarafı içinse Eylül–Ekim aylarında bir boğa piyasası beklediğini dile getiren Memiş, bu sürecin herkesin kazandığı bir dönem olmayacağının da altını çizdi. “Artık kripto piyasasında sadece bilgi sahibi olmak yetmiyor; bilgiyi yönetebilen kazanıyor. Yapay zekâ ve algoritmik sistemler bizden çok daha hızlı. Gelecek, insan gücünden çok sistem gücünün hâkimiyetinde şekillenecek,” ifadelerini kullandı.

“Yeni Kitabım: Varlık ve Yokluk Arasında”

Konuşmasının sonunda kişisel projelerinden de söz eden Memiş, yeni kitabı *‘Varlık ve Yokluk Arasında’*yı dinleyicilere tanıttı. Sadece parayla değil, aynı zamanda anlam, değer ve yönle ilgili bir yol haritası sunduğunu belirten Memiş, “Bu kitap bir şifre gibi; isteyen arkadaşlar edinebilir,” dedi.

Bunun yanında, çocuklara finansal bilinç kazandırmak amacıyla ilkokul seviyesine yönelik bir tasarruf kitabı hazırladığını da paylaşan Memiş, “Bu kitabı Türkiye genelinde ücretsiz olarak dağıtıyoruz. Çünkü sistem değişirken, bizim de çocuklara yatırım yapmamız gerekiyor,” diyerek sözlerini tamamladı.

“Benim işim sadece anlatmak değil, üretmek. Belki anlattığım bir cümle, hayatınızda yer eder.”

“Finansmana Erişim, Parite Sorunu ve Sermaye Gerçeği”

Finans Analisti İslam Memiş, POYD üyelerine yaptığı konuşmanın bu bölümünde turizm sektörünün finansmana erişimde yaşadığı zorluklara ve sistemsel dengesizliklere dikkat çekti. Avrupa’daki birçok rakip ülkenin hibeler, teşvikler ve sürdürülebilir finansman kaynaklarına daha kolay erişim sağladığını ifade eden Memiş, Türkiye’de ise bu kaynaklara ya çok geç ulaşıldığını ya da nitelik açısından zayıf desteklerle yetinilmek zorunda kalındığını vurguladı.

Bu tablo yalnızca yatırımcıları değil, sektördeki profesyonel yöneticileri de doğrudan etkiliyor. Memiş bu durumu şu sözlerle açıkladı:

“Asgari ücret elbette sosyal adalet için artırılmalı ama şu anda orta düzey yöneticilerle arasındaki maaş farkı ciddi şekilde eridi. Alttaki iyileşme, ortada bir çöküşe yol açıyor. Oysa orta direk çökerse, yalnızca taban değil, tüm yapı sarsılır. Turizmde sürdürülebilir kaliteyi korumak için bu dengeyi gözetmeliyiz.”

“Küresel Sermaye El Değiştiriyor”

Memiş, konuşmasının devamında küresel düzeyde yaşanan bir başka dönüşüme dikkat çekti: sermaye el değiştiriyor. Bu değişimin yalnızca ekonomik değil, jeopolitik ve doğal afetler gibi krizler üzerinden de hızlandığını belirtti. Sistemin üretimden ziyade “kontrol” odaklı olduğunu vurgulayan Memiş, “Sermaye artık yönlendiriliyor ve bu kaynaklara ulaşım ciddi şekilde denetleniyor,” dedi.

Türkiye’deki yatırım ortamını da değerlendiren Memiş, devletin ve ilgili bakanlıkların destek açıklamalarına rağmen sahadaki erişimin çok kısıtlı kaldığını belirterek şöyle konuştu:

“Kredi muslukları açılacak mı, açılırsa kimlere, ne kadar açılacak? Henüz net bir tablo yok. Benim kişisel öngörüm, Türkiye ekonomisinin 2026’nın ortasına kadar bir toparlanma sürecinde olacağı yönünde. Bu nedenle bireysel ve kurumsal olarak dayanıklılığımızı artırmalıyız.”

“Model Değişmeden Gerçek Çözüm Gelmeyecek”

Memiş, çözümün yalnızca kredi destekleriyle değil, zihniyet dönüşümüyle mümkün olabileceğine inanıyor. Türkiye’de açıklanan kredi paketlerinin çoğu zaman reel etkisinin %20’yi bile bulmadığını vurgulayan Memiş, bu noktada yapısal ve kurumsal iş birliklerinin önemine dikkat çekti:

“Her şirketin bir B planı olmalı. Sadece krediyle yol alınamaz. Asıl çözüm; güçlü iletişim, kalıcı destek mekanizmaları ve sektör temsilcilerinin bir araya gelerek oluşturacağı yapısal zeminlerde yatıyor.”

“2030’a Doğru: Yalnız Değil, Stratejik Büyüme Şart”

Geleceğe dair değerlendirmelerinde Memiş, 2030’un ekonomik ve politik açıdan bir eşik yılı olacağını ifade etti. Türkiye’de hâlâ birçok yatırımcının “ortak almayalım” refleksiyle hareket ettiğini belirten Memiş, bu bakış açısının değişmesi gerektiğini söyledi:

“Bireysel sermayeyle büyümek artık yeterli değil. Doğru yabancı ortaklıklar, know-how transferleri ve uzun vadeli iş birlikleri bu süreçte en kıymetli sermaye olacak.”

“2024: Ciro Var, Kâr Yok”

Konuşmasının kapanışında ise İslam Memiş, 2024 yılı için dikkat çekici bir tespit paylaştı: “Ciro var ama kâr yok.” Bu durumun nedenini kurdaki baskılanma ve kalıcı hale gelen yüksek enflasyonla açıklayan Memiş, şirketlerin yıl sonunda nakit sıkıntısı yaşadığını söyledi. “Ciro büyüyor ama patronun sorduğu tek şey: Oğlum para nerede?” sözleriyle durumu özetledi.

"Bu tabloyu belirleyen iki temel unsur var; kurdaki durağanlık, aşırı ve kalıcı hale gelen enflasyon" diyen Memiş şu ifadeleri kullandı:

"Gerçekten de yüzde 70-80 enflasyon değil, bazı kalemlerde yüzde 100’leri aşan maliyet artışları yaşadık. Ama fiyatı artıramadık. Yani biz sadece operasyon yaptık. Kâr etmedik.

Finansman üretmeyince; yatırım yapamıyorsunuz, yenileme yapamıyorsunuz, personelinize hak ettiği maaşı veremiyorsunuz, eğitime kaynak ayıramıyorsunuz. Böylece sistem profesyonelleri de sıkıştırıyor. Kısır bir döngüye giriyoruz.

Kur Durağan, Enflasyon Kalıcı

Benim öngörüm net, enflasyon geçici değil, kalıcı. Hem gelişmiş ülkelerde hem de gelişmekte olanlarda. Türkiye’de ise baskılanan kur nedeniyle şu anda yapay bir denge var. Bu baskı çekildiğinde, TL bazında 50-55 seviyelerinde Euro kuru kaçınılmaz olabilir. Bu, turizmci için avantaj gibi görünse de gider kalemlerinin TL’ye endeksli olması, bu avantajı kısa sürede törpülüyor.

2030: Yeni Bir Dünya Eşiği

Şimdi daha stratejik bir pencere açalım. Benim gözlemim; dünya 2030’a kadar bir kırılma evresine doğru gidiyor.
Ekonomik savaşlar, yapay zekâ, sermaye el değiştirmesi, sosyal yapıların dönüşmesi… Hepsi tek bir noktaya doğru ilerliyor:
Yeni bir dünya düzeni. Amerika’nın Çin’e karşı yumuşamaması, Rusya-Ukrayna krizinin etkisi, Ortadoğu sermayesinin yön değiştirmesi… Bunlar sadece jeopolitik başlıklar değil, Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren finansal ve yapısal tehditler. Peki çözüm ne? Benim bu yıl, her platformda tekrar ettiğim net bir önerim var: Yabancı ortaklı büyüme modelleri.

Türk yatırımcılar hâlâ “ortak almayalım” refleksiyle hareket ediyor. Ama artık ticaretin, sermayenin, iş birliklerinin şekli değişti. Ortak almazsak, bizim dışımızda ortak olunur ve bu sefer biz sistemin dışında kalırız.

Türkiye’de sermayeye erişimin bu kadar zor olduğu bir dönemde, doğru yabancı ortaklıklar, know-how transferleri ve yapısal evlilikler, bizi hem kısa vadeli krizlerden hem de 2030 sonrası dünyaya hazırlıksız yakalanmaktan koruyabilir.

Sonuç olarak, 2024 kolay geçmedi, 2025’te toparlanma sınırlı olur, gerçek normalleşme 2026 ortasına kadar zor görünmekte. Ama akılcı yönetilen sermaye, kurumsallaşmış ortaklıklar ve sektörel dayanışma ile bu fırtınadan limana çıkan kaptanlar biz olabiliriz."

Etiketler